Genellikle diyaloglar üzerine kurulu öykülerinde insan ilişkilerini sıcak, gerçekçi ve ironik bir dille yansıtan Şiir Erkök Yılmaz, ilk kez 26 yıl önce yayımlanan Hop Eden Şeyde, yalın cümlelerle oluşturduğu insan ve çevre betimlemelerinde sinema dilini kullanıyor. Okura da bir film izlermiş gibi takip ettiği kitabın sayfalarını çevirmek kalıyor. TADIMLIKKüçük MehmetKüçük Mehmetin gözüne uyku girmiyordu o gece. Yatağında kıpır kıpır bir o yana, bir bu yana döndü durdu. Sonunda dayanamadı, kalktı oturdu, yastığının altına gizlediği o soğuk madeni avuçladı. Bir oyuncak tabancaydı bu. Babam aldı onu bana... Mehmet buzlu camlı kapıdan yana baktı. Yan odadan gelen ölgün ışıkta uzun uzun inceledi tabancasını. Okşar gibi elinde evirdi, çevirdi. Annem duymaz. Hem duyarsa öldürürüm onu... Ah, vurma yavrum, vurma... Bir daha benden izinsiz sokağa çıkacak mısın?... Annem sokağa çıkmaz hiç. Oyun bilmiyor o. Annesi şimdi bitişik odada dikiş dikiyor olmalıydı. Babası... Babam gelmez işi var onun...Mehmet fırladı yatağından. Pijama donunu çekti göğsüne değin. Elinde tabancası, balkona yöneldi. Parmaklarının ucunda. Her an uyanık. Tam balkon kapısına varmıştı ki karanlıkta bir sandalyeye tosladı. Çıkan gürültü üzerine geriledi. Her an yatağa dalmaya hazır, bir an duraladı. Kulak kabarttı Mehmet. Buzlu camın ardında herhangi bir kıpırtı olmadı. Mehmet yoluna çıkan sandalyeye doğrulttu tabancasını. Küh... Gerindi, göğsünü ileri doğru çıkardı. Ardındaki çeteye döndü sonra: İşini bitirdik arkadaşlar... Yürüyün.Usulca balkon kapısını açtı. Dışarda, balkonun nemli, soğuk taşlarına değdi ayakları. Üşümedi Mehmet. Kovboylar üşür mü? Şimdi balkona çıkmış, dolaşıyor, anasının gitmesini yasak ettiği o demir parmaklıkların yanına dek sokulup sağa sola buyuruyordu: Bu dağ bu gece tırmanılacak, anlaşıldı mı? Söz istemem. Bir daha söylenirsen babama söylerim seni Hasan. Öldürürüm seni... Pis... Tabancamla böyle bi vurdum mu... Mehmet iki yumuşak tekme savurdu balkonun demirlerine Hasan yerine. Sonra tekmelerinin çıkardığı sesi bir duyan olmuş mudur, diye yan odanın penceresine bir göz attı. Hiçbir devinim yoktu anasının odasında.
Genellikle diyaloglar üzerine kurulu öykülerinde insan ilişkilerini sıcak, gerçekçi ve ironik bir dille yansıtan Şiir Erkök Yılmaz, ilk kez 26 yıl önce yayımlanan Hop Eden Şeyde, yalın cümlelerle oluşturduğu insan ve çevre betimlemelerinde sinema dilini kullanıyor. Okura da bir film izlermiş gibi takip ettiği kitabın sayfalarını çevirmek kalıyor. TADIMLIKKüçük MehmetKüçük Mehmetin gözüne uyku girmiyordu o gece. Yatağında kıpır kıpır bir o yana, bir bu yana döndü durdu. Sonunda dayanamadı, kalktı oturdu, yastığının altına gizlediği o soğuk madeni avuçladı. Bir oyuncak tabancaydı bu. Babam aldı onu bana... Mehmet buzlu camlı kapıdan yana baktı. Yan odadan gelen ölgün ışıkta uzun uzun inceledi tabancasını. Okşar gibi elinde evirdi, çevirdi. Annem duymaz. Hem duyarsa öldürürüm onu... Ah, vurma yavrum, vurma... Bir daha benden izinsiz sokağa çıkacak mısın?... Annem sokağa çıkmaz hiç. Oyun bilmiyor o. Annesi şimdi bitişik odada dikiş dikiyor olmalıydı. Babası... Babam gelmez işi var onun...Mehmet fırladı yatağından. Pijama donunu çekti göğsüne değin. Elinde tabancası, balkona yöneldi. Parmaklarının ucunda. Her an uyanık. Tam balkon kapısına varmıştı ki karanlıkta bir sandalyeye tosladı. Çıkan gürültü üzerine geriledi. Her an yatağa dalmaya hazır, bir an duraladı. Kulak kabarttı Mehmet. Buzlu camın ardında herhangi bir kıpırtı olmadı. Mehmet yoluna çıkan sandalyeye doğrulttu tabancasını. Küh... Gerindi, göğsünü ileri doğru çıkardı. Ardındaki çeteye döndü sonra: İşini bi... tümünü göster