Elli yılı aşkın süredir hiç sezdirmeden hepimizin hayatına sızıveren bir oyuncu, Erol Günaydın. Tiyatromuzun gülen yüzü. Bir bakarsınız çocuk tiyatrosu kurup yıllarca bütün ülkeyi dolaşır. Bir bakarsanız televizyonda Ayı Yoginin sesidir, Akşehirde Nasrettin Hocadır, Ramazan aylarında meddahtır. Bir bakarsınız en tutulan oyunlara imza atmıştır. Bir de bakarsınız en olmayacak projede köhne Anadolu otellerinde ekmek parası peşindedir. Küçük rollerin büyük sanatçısı. En son Hırsız-Polis dizisindeki yatalak baba Dursun rolünde ortaya koyduğu gibi, küçük rolleri öylesine işler, öylesine süsler ki rol de, kendi de devleşir. Tiyatroyu para ve ün kazanmak için değil, farklı bir iş yapamayacağı için, içinden öylesine geldiği için, başka türlü olamayacağı için yapan bir sanatçı, Erol Günaydın: Tiyatroda beni en çok etkileyen, ahşaptır. Öyle güzel ahşaptır ki mis gibi kokar. Tiyatroya ilk girdiğimde o kokuyu aldım. Dedim ki, tevekkeli değil, ustalar, iki kalas bir heves derlerdi. İşte o kalasların kokusu sinmiş tiyatroya, benim hevesimle birleşmiş. O koku, hiçbir yerde olmayan bir kokudur. Vazgeçemediğim budur. ... İnsanlar hayatımın en büyük serveti. Bütün gezdiğim yerdeki insanlara hep sevgiyle baktım, onlardan da sevgi gördüm. Kimseye kızamadım, herkese hak verdim. Belki bu sevgi dağıtımı beni çok mutlu ediyor. Bu sevgiyle belki bana hayat verdiler, nefes aldırdılar. Her zaman gülüyorum, gülümsüyorum. Napayım...
Elli yılı aşkın süredir hiç sezdirmeden hepimizin hayatına sızıveren bir oyuncu, Erol Günaydın. Tiyatromuzun gülen yüzü. Bir bakarsınız çocuk tiyatrosu kurup yıllarca bütün ülkeyi dolaşır. Bir bakarsanız televizyonda Ayı Yoginin sesidir, Akşehirde Nasrettin Hocadır, Ramazan aylarında meddahtır. Bir bakarsınız en tutulan oyunlara imza atmıştır. Bir de bakarsınız en olmayacak projede köhne Anadolu otellerinde ekmek parası peşindedir. Küçük rollerin büyük sanatçısı. En son Hırsız-Polis dizisindeki yatalak baba Dursun rolünde ortaya koyduğu gibi, küçük rolleri öylesine işler, öylesine süsler ki rol de, kendi de devleşir. Tiyatroyu para ve ün kazanmak için değil, farklı bir iş yapamayacağı için, içinden öylesine geldiği için, başka türlü olamayacağı için yapan bir sanatçı, Erol Günaydın: Tiyatroda beni en çok etkileyen, ahşaptır. Öyle güzel ahşaptır ki mis gibi kokar. Tiyatroya ilk girdiğimde o kokuyu aldım. Dedim ki, tevekkeli değil, ustalar, iki kalas bir heves derlerdi. İşte o kalasların kokusu sinmiş tiyatroya, benim hevesimle birleşmiş. O koku, hiçbir yerde olmayan bir kokudur. Vazgeçemediğim budur. ... İnsanlar hayatımın en büyük serveti. Bütün gezdiğim yerdeki insanlara hep sevgiyle baktım, onlardan da sevgi gördüm. Kimseye kızamadım, herkese hak verdim. Belki bu sevgi dağıtımı beni çok mutlu ediyor. Bu sevgiyle belki bana hayat verdiler, nefes aldırdılar. Her zaman gülüyorum, gülümsüyorum. Napayım...