Bir öpücük gibi alnımı okşayan nazik parmaklarıyla saçlarımı tarayarak: Haydi Ömerciğim kalk, demişti. Kalk haydi yavrucuğum...Bu öykü, Ömer Seyfettinin ilk defa kıldığı, sabah namazı anısını anlatır. Soğuk bir kış gecesi, bağdaş kurmuş bir zenciye benzeyen sobanın sıcaklığında, annesi ve hizmetçileri Pervinin de yardımıyla ilk namazını kılmıştır. Belki de ilk duasını yaparak gecenin en bereketli ve en huzurlu zamanını yaşamıştır. Kitapta ayrıca AND, LOKANTA ESRARI, MÜJDE, İLK CİNAYET adlı öyküler ile FIKRALAR yer almaktadır.
Bir öpücük gibi alnımı okşayan nazik parmaklarıyla saçlarımı tarayarak: Haydi Ömerciğim kalk, demişti. Kalk haydi yavrucuğum...Bu öykü, Ömer Seyfettinin ilk defa kıldığı, sabah namazı anısını anlatır. Soğuk bir kış gecesi, bağdaş kurmuş bir zenciye benzeyen sobanın sıcaklığında, annesi ve hizmetçileri Pervinin de yardımıyla ilk namazını kılmıştır. Belki de ilk duasını yaparak gecenin en bereketli ve en huzurlu zamanını yaşamıştır. Kitapta ayrıca AND, LOKANTA ESRARI, MÜJDE, İLK CİNAYET adlı öyküler ile FIKRALAR yer almaktadır.
Ah, onbeş sene evvelki sabâvet ve şimdiki ben... Tatsız, neşvesiz, muhabbetsiz, aşksız ve heyecansız, her şeysiz, boş bir hiçten daha boş geçen hayat-ı serâyı taabâlûd... Şimdi mülevves emelleriyle, hırslarla, hakikatte kıymetsiz olan baîdül-vusul arzularla, hâsılı bütün bunların bir icmal-i mebhûtu olan o sebepsiz ve tahammülsüz bîkararlılıklarla mecruh olan ruhum, mecruh olan kalbim ve maneviyatım... Şimdi, daha bu gece görülmüş gibi, onbeş saniye evvel görülmüş ruhanî ve bir rüyayı kıymetdar gibi saadetleri unutulamayan ve zaten velveleli ve hüsranhîz bir rüya olan bu ömr-i fâni içinde yalnız kabus olmayan sabâvet ve hâtıratı... Şimdi düşünüyorum ki, hayatta bu muztar ve şefkatsiz mâzilerin güzâriş-i ademinden mütehassıl ne garip bir hiçlik, ne zevalperver ve pür hayal bir beyhudelik, ne müphem, ne esrar âlûd bir sürat var!...