İmgeleri Kim Dinler?

İmgeleri Kim Dinler?, Enis Baturun Claudelin Göz Dinler sözünün öncesine yerleştirdiği bir soru cümlesi. Bir edebiyat adamının, çağının sanatçılarına, gününün ve geçmişinin yapıtlarına, konumunu terk etmeksizin yönelttiği bir bakışın ürünlerini toplayan bu kitap, 1977de Ayna ile başlayan bir soruşturmanın yeni halkası. TADIMLIKFatih AlbümüMehmed Siyah Kalem İçin Bir Cin FısıltısıMehmed Siyah Kalemden günümüze kalan ‘parçalar, belli ki, bir vakitler, parçası oldukları ‘bütünün, bütünlüğün farklı, şimdilik (belki de hepten) yitirdiğimiz bir anlamsal akının, akışın, eklemlenme ya da ekleniş mantığının, kuralları elimizden sıvışan, kayan, tutmaya kalkıştığımız an uzaklaşan bir sürekliliğin, sürgitin, sıralanışın ögeleriymiş. Rulolara yapılmış, öngörülmüş (tasarlanmış), işlevsel bir yanyana getirilişe göre düzenlenmiş bu resimler, görüntüler, görüntü dörtgenleri, çağımızın çizgi-romanlarından kalıbına alışık olduğumuz bir zincir oluşturuyorlarmış. İmdi, bu anlatı özellikleri, ne Doğuda (başta Binbir Gece Masallarının içiçe geçen halkalı öykülerinde olduğu gibi), ne Batıda (ünlü Bayeux halısında, vitraylarda, Rönesans kapılarında) yadırganan özelliklerdir — dibi, kökü, kökeni belirgin bir yol yordamdır bu. Sonra, ne olmuşsa olmuş: Bir el, bir akıllı ya da bir aklıevvel öyle karar verdiği için, ruloları kesmiş yapıştırmış. Fatih Albümü, bu biçimiyle, temel bir bozuşturmanın ürünü. Ola ki, iyi niyetli bir yaklaşıma dayanıyordu o karar ve kararı izleyen uygulama: Korumakta güçlük çektikleri, kimbilir bir bölüğünü koruyamadıkları ruloları yokolmaktan kurtarmak amacıyla kesip biçtikleri, parçalara ayırdıktan sonra kurtulabilenleri, kalıcı çözüm yolu olarak bir albümün sayfalarına yapıştırmış oldukları bilmem aşırı iyi niyetli bir açıklama mıdır? Sonucu, küçük dörtgenlere ayırıp bir defterin sayfalarına yapıştıracağımız Guernicadan –sözgelimi– hareketle sınayabiliriz. Gelgelelim, bir kolaj ustasının, iyi-kötü benzeri bir yöntemle oluşturduğu yapıtında de-kolaj çalışması yapmakla bir tutulamaz Siyah Kalemin ruloları üzerinde gerçekleştirilmiş işlemler. Geriye, kaybolmuş parçaları da gözönünde tutarak, bütünü zihin kutumuzda yeniden tasarlamak, düşlemek, imgelemek kalıyor. Orada, herkesin elini kolunu anlaşılan birikimi, optiği, tutsağı olduğu estetik parametreler bağlıyor. Sanat Tarihi de, Estetik de, belli bir uygarlığın ölçülerinin, bakış açısının ötesine geçmekte zorlanmıştır. Bağlamından kopmuş, kendisiyle ilgili ışık düşürücü kaynaklardan yoksun kaldığımız, öncesini sonrasını, komşularını hısımlarını kestiremediğimiz Yapıt, bizi yaralamadığı an bocalatır. Onu ölçüp biçemez, tartamaz, yerleştirebileceğimiz yeri, kısacası yerini bulamaz, onu toptan safdışı bırakmasak bile, kenarlara doğru iteriz. Mehmed Siyah Kalem, yarım yüzyıla yakın bir süredir, Ettinghausen ve Mazhar İpşiroğlunun girişimleri ile devreye girmiş, Sanat Tarihi dünyasında kısa devre yaratmış bir usta. Kuralı, geleneği, zincirin doğal bir halkasını değil ilineği, sapmayı temsil ediyor hâlâ.El yordamıyla Asya göçebeliğine, Budist ya da Animist ritüellerine, Bozkır yaşantısına, Şaman cinlerine ve ecinnilerine, İpek Yolu kervanlarının gündelik yaşantısını süsleyen gösteri sanatlarına, Japon estamplarına ve Çin-Moğol taş işçiliğinin üslûp alanına yönelebiliriz şüphesiz; Boschun dünyasıyla, Dürerin tekniğiyle, dolaylı dolaysız herhangi bir bağ kurmaksızın, kıyaslamalar yapmaya da girişebiliriz: Bütün bunlar, anlama ve konumlama susuzluğumuzun olsa olsa anlaşılır çabaları sayılabilir. Sanat Tarihi, Sanat Dünyası, adını nasıl koyarsak koyalım: Tanımı gereği sınıflandırmak, yerleştirmek, yerliyerine oturtarak değerlendirmek durumunda olan bir ortam için, yerlemlerinin belirsizliği nedeniyle tekinsizleşen bir toplam Fatih Albümü. Kimdir Üstâd Siyah Kalem? Nerede nasıl yetişmiş, yaşamış, yaptıklarını tam neden yapmış, yapma gereksinmesi duymuştur? Hangi resmetme geleneğinin hangi aşamasını simgelemektedir? Bu sorular, işte, yaralamıştır: Elde avuçta, karşılıklardan çok karşılık arayışları, yanıtlardan çok yanıt taslakları vardır henüz. Leonardo da Vincinin at ‘alıştırmalarını gözümün önüne getiriyorum. Dürerin fok, yengeç, gergedan üzerine yaptığı ‘denemeleri onlara ekliyorum. Belgelerden, mektuplardan, komşulardan yoksun olsaydık iki ressamı da konumlamakta güçlük çekecektik, bunu düşünüyorum. Boschla ilgili pek çok belirsizlik, Jurgis Baltrusaitisin çalışmaları sayesinde giderilmemiş midir? Çağın bağlamı enikonu netleştirilmeseydi, Boschu bir hüdainabit olarak görmeyecek miydik?Öte yandan, Leonardonun at ‘alıştırmalarıyla Ousmane Sowun at heykelleri arasında dolaştıracak olsak, Siyah Kalemdeki modernlik boyutunun herbirimizi fazlasıyla ürperteceği de gerçek. Sahi, nereye nasıl yerleştireceğiz Siyah Kalemi? Borgese yaraşır biçimde, Zamanı hiçe saymış bir ustanın öyküsünü kurmalıyız belki de. Hem Zamana, hem Coğrafyaya kafa tutmuş bir ressam, kimbilir bir ressam topluluğu. Bir ucundan ötekine, hareketsizliğin ve sessizliğin egemen olduğu minyatürün iki boyutlu dünyasının dışına taşmış bir tasarım anlayışı. Benim aklıma, Uzak Doğudan Uzak Batıya büyük ve derin bir yolculuğu tamamlamış, Kuzeye çıkan Güneye inen bir merdivenin basamaklarında dolaşmış, hünerini sonra rulolara düşmüş çizgidışı biri geliyor. Yüzünü, kurduğu onca yüzün arasında, ortalamasında arıyorum. Hareketsizlikten ve sessizlikten sözettim ya, Siyah Kalemden kalan resimlerde, bir filmin provalarına ilişkin önçalışmaları okuyorum: Hareketler Kurosawanın atlarını, ezgi Monteverdinin büyülü madrigallerini, kıpırdayan dudaklardan taşan sözler Attarın delifişek mısralarını çağırıyor zihnimdeki perdeye.

İmgeleri Kim Dinler?, Enis Baturun Claudelin Göz Dinler sözünün öncesine yerleştirdiği bir soru cümlesi. Bir edebiyat adamının, çağının sanatçılarına, gününün ve geçmişinin yapıtlarına, konumunu terk etmeksizin yönelttiği bir bakışın ürünlerini toplayan bu kitap, 1977de Ayna ile başlayan bir soruşturmanın yeni halkası. TADIMLIKFatih AlbümüMehmed Siyah Kalem İçin Bir Cin FısıltısıMehmed Siyah Kalemden günümüze kalan ‘parçalar, belli ki, bir vakitler, parçası oldukları ‘bütünün, bütünlüğün farklı, şimdilik (belki de hepten) yitirdiğimiz bir anlamsal akının, akışın, eklemlenme ya da ekleniş mantığının, kuralları elimizden sıvışan, kayan, tutmaya kalkıştığımız an uzaklaşan bir sürekliliğin, sürgitin, sıralanışın ögeleriymiş. Rulolara yapılmış, öngörülmüş (tasarlanmış), işlevsel bir yanyana getirilişe göre düzenlenmiş bu resimler, görüntüler, görüntü dörtgenleri, çağımızın çizgi-romanlarından kalıbına alışık olduğumuz bir zincir oluşturuyorlarmış. İmdi, bu anlatı özellikleri, ne Doğuda (başta Binbir Gece Masallarının içiçe geçen halkalı öykülerinde olduğu gibi), ne Batıda (ünlü Bayeux halısında, vitraylarda, Rönesans kapılarında) yadırganan özelliklerdir — dibi, kökü, kökeni belirgin bir yol yordamdır bu. Sonra, ne olmuşsa olmuş: Bir el, bir akıllı ya da bir aklıevvel öyle karar verdiği için, ruloları kesmiş yapıştırmış. Fatih Albümü, bu biçimiyle, temel bir bozuşturmanın ürünü. Ola ki, iyi niyetli bir yaklaşıma dayanıyordu o karar ve kararı izleyen uygulama: Korumakta güçlük ... tümünü göster


Değerlendirmeler

değerlendirme
Filtrelere göre değerlendirme bulunamadı

Baskı Bilgileri



ISBN
9750807537

Etiketler: makale

Benzer Kitaplar

Şu An Okuyanlar

Şu anda kimse okumuyor.

Okumuşlar

Dirmit
1 kişi

Okumak İsteyenler

tunabasar35
1 kişi

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski