İslâm tasavvufu Batı dünyasında en çok ilgi çeken ve merak edilen konuların başında gelmektedir. Bu sebeple, Batıda tasavvuf ile alâkalı yüzlerce eser kaleme alınmış, tasavvufun ortaya çıkışıyla ilgili birçok teori ileri sürülmüştür. Bu çalışmada, İngiliz oryantalistlerinin tasavvuf üzerine yaptıkları araştırmalar özet olarak ele alınacak, özellikle tasavvufun doğuşu ve gelişimine dair fikirlerine detaylıca yer verilecektir.Böyle bir çalışmayı yapmamızın en önemli nedeni, İngilizcenin bugün bir dünya dili haline gelmiş olması ve dolayısıyla, her milletten pek çok entelektüelin bu dilde yazılan eserleri okumasıdır. Ayrıca İslâm ülkelerinde, Batılı normlara göre eğitim veren kurumlardan yetişen entelektüeller, tasavvuf hakkındaki bilgileri yabancı kaynaklardan almaktadır. Ülkemizin yabancı dille eğitim veren üniversite ve kolej kütüphanelerinde yer alan İslâm ile alâkalı kitapların birçoğu oryantalistlerce kaleme alınmıştır. Halbuki söz konusu üniversitelerin ilâhiyat veya teoloji bölümleri bulunmamaktadır. Anlaşılan bu eserler, buralarda eğitim gören Müslüman öğrenciler tarafından okunmakta ve onların İslâm ile alâkalı bilgileri bu kaynaklarla sınırlı kalmaktadır. Bunun neticesinde kendi din ve kültürünü bir Batılının gözüyle değerlendiren aydınlar ve üniversiteli gençler ortaya çıkmaktadır.İngilizce olarak kaleme alınan eserlerin etkilerini Güney Korede bulunduğum akademik amaçlı bir seyahatte bizzat tecrübe ettim. Burada 2003 yılında katıldığım bir konferansta İslâm hakkında yöneltilen soruların çoğunun Amerikalı ve İngiliz şarkiyatçıların bakış açısını yansıttığını müşahede ettim. Bunun sebebini araştırınca Güney Korede İslâm üzerine okunan kitapların hemen hepsinin İngilizce kaynaklardan tercüme edildiğini öğrendim. Bu tür örnekleri çoğaltmak mümkün olmakla birlikte, şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki İngiliz dilinde basılan eserler, bugün hem dış dünyada hem de İslâm ülkelerinde İslâm ve tasavvufun imajını oluşturmakta son derece etkili olmaktadır.Bu bağlamda, tasavvufun kökenleri konusunda İslâm âleminde günümüzde ortaya atılan fikirlerin birçoğunun farkında olunmadan yabancı eserlerden alınmış olduğunu belirtmeliyiz. Gerçi Selefiyye akımının tasavvufa yaptığı eleştiriler de bu konuda etkili olmuştur. Ne var ki Selefî akım, tasavvufun yabancı kaynaklarını oryantalistlerin yaptığı şekilde detaylıca inceleyebilecek alt yapıya sahip olamamıştır. Onlar daha çok tasavvuf hareketinde gördükleri İslâm dışı uygulamaları ortaya koymaya çalışmışlardır. Batılı bir aydının kendi dinini ve mistisizmini Müslüman yazarlardan öğrenmesini hayal bile etmek mümkün değildir. Öyle ki kendi kültür ve dinleri hakkında yazdıkları eserlerde hiçbir Müslüman yazarın ismine rastlanamazken, bizde durum tam aksinedir. İslâmın en temel konuları hakkında yazılan kitaplarda bile birçok oryantalist referans olarak gösterilmektedir. Tabii ki ilim adamları her tür kaynağı kullanmakta serbesttir. Buradaki tehlike, inceledikleri sahayı iyi bilmeyenlerin, oryantalistlerin eserlerini hiçbir eleştiriye tâbi tutmadan kabul etmelerinde yatmaktadır.Özellikle son yıllarda kültürel açıdan devletler arasındaki sınırları yok eden küreselleşme, farklı kültürlerin bizim hakkımızda ürettikleri fikirlere önem vermemizi gerekli kılmıştır. İslâm dünyasının bu konuda pek başarılı olduğu söylenemez. Halbuki Batı âlemi bu tür araştırmaları asırlardır yapmakta, bu sebeple de İslâm âlemini yakından tanımaktadır. Bu tutuma olan ihtiyaç her ilim için geçerli olmakla birlikte tasavvuf için daha da elzemdir. Zira Batı âleminde tasavvufun müstakil bir ilim olarak ele alınışı, İslâm âleminden daha erken bir dönemde olmuştur. İslâm âleminde tasavvuf, başta ahlâk olmak üzere başka ilimler arasında ele alınırken, özellikle İngilizler, bu sahayı müstakil bir araştırma alanı olarak görmüşlerdir. R. A. Nicholson, J. Arberry gibi ilim adamları neredeyse sadece tasavvufa dair kitaplar telif ederek ilmî hayatlarını tamamlamışlardır. Ayrıca Afîfî, Bedevî gibi bazı önemli Müslüman araştırmacılar oryantalistlerin yanında yetişmiştir. Bu sebeple oryantalistlerin tasavvuf hakkındaki eserleri zannedildiğinden daha etkili olmaktadır. Ümit edilir ki bu araştırmamız sahasında bir boşluğu doldurur ve İngiliz oryantalistlerinin Türk okuyucusuna tanıtılmasına katkıda bulunur; ayrıca tasavvuf araştırmacılarını oryantalizm ve tasavvuf konusunda daha ciddi eserler vermeye yöneltir.Araştırmamızda, İngiliz oryantalistlerinin tasavvufa yönelik ilgilerinin tarihî gelişimi, önemli oryantalistlerin hayatları, eserleri ve tasavvufun doğuşu hakkındaki fikirleri incelenecektir. Müstakil olarak ele alınan oryantalistler seçilirken, tasavvuf sahasında önemli eserler verenler tercih edilmiştir. Zira sahaya olan yoğun ilgi sebebiyle bütün İngiliz oryantalistlerini tek tek ele almak imkânsızdır. Kitabımızın önem verdiği başka bir konu da İngilizleri tasavvuf sahasında araştırma yapmaya iten nedenlerdir. Çünkü bu sahada yapılan araştırmaların sebeplerini bilmeden amaçlarını ortaya koymak mümkün değildir. Oryantalistlerin hayat hikâyelerini ve yaptığı çalışmaları genel olarak ortaya koymakla, daha sonra yapılması mümkün olabilecek araştırmalara ön ayak olunmaya çalışılmıştır.Çalışmamız bir girişle beraber beş bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde tasavvufun sûfî klasiklerindeki tarifleri ve kelimenin kökeni hakkındaki görüşleri incelenmiştir. Birinci bölümde genel olarak oryantalizmin tarifi, sebepleri, oryantalizm ile Hıristiyanlık ilişkileri ele alınmaya çalışılmış, ikinci bölümde tasavvufa dair bilgi veren seyyahlar ile 17. ve 18. yüzyıldaki oryantalistler incelenmiştir. Üçüncü bölümde 19. yüzyıl oryantalistlerinden beşinin hayatı, eserleri ve tasavvuf hakkındaki görüşleri anlatılmıştır. Dördüncü bölüm 20. yüzyıl oryantalistlerinden yedisinin tasavvuf sahasındaki eserlerini ve fikirlerini incelemeye tahsis edilmiştir. Son bölümde ise 21. yüzyılda gelinen noktaya örnek olması açısından sadece bir oryantalist ele alınmış ve çalışmamız genel bir değerlendirme ile sona ermiştir.İngiliz oryantalistlerinin tasavvuf ile ilgili eserlerini ortaya koymaya gayret eden bu araştırma sahanın ilklerinden sayılabilir. Aynı şekilde ileride Almanca, Fransızca, İspanyolca gibi önemli Batı dillerinde yazılmış oryantalist araştırmaları da ele alınabilir. Fikirlerin ve kitapların ülkeler arasında büyük bir hızla hareket ettiği çağımızda bu tür araştırmalar artık kaçınılmaz hale gelmiştir. İslâm âlemi, içinde bulunduğu zor durumdan çıkmak için Batı ile yüzleşmeli ve Batı tarafından ortaya konulan ilmî eleştirileri ciddiye alarak, bunlardan istifade etmeye çalışmalıdır. Bilginin en büyük güç olduğu modern çağda ancak bu şekilde medeniyetler kendilerini geliştirebilecek ve böylece ayakta kalmanın yolunu bulabileceklerdir. Her ne kadar oksidentalizm, yani Batının Müslümanlar tarafından ilmî olarak incelenmesi için imkânlarımız kısıtlı ise de ümit ederiz ki bu çalışma böyle bir yeniliğin gerekliliğini gösterecektir. Zira Batının kendi kültürünü çok yüksek seviyelere ulaştırmada ve bir zamanlar hayran olduğu İslâm medeniyetini, özellikle teknolojik açıdan aşmada oryantalizm araştırmalarının çok önemli bir rol oynadığı görülecektir.Kitabın üslûbu ile alâkalı olarak da okuyuculara şu hatırlatmanın yapılmasında fayda vardır. Çalışmamız oryantalistlerin tasavvufa bakış açılarını ortaya koymak istediği için onların görüşleri kendi üslûpları içinde verilmeye çalışılmıştır. Bu sebeple bazı kavramlar oryantalistlerce yanlış kullanılsa da aynen aktarılmış, böylece onların bakış açıları direkt olarak yansıtılmaya çalışılmıştır. Bu nedenle bazı cümleler Türkçe açısından akıcılığını kaybetmiş veya zorlama cümleler şeklinde algılanacaktır. Ayrıca parantez içinde Peygamberimiz için kullanılan ?hazreti? saygı ifadesi bunun oryantalist tarafından kullanılmadığını, bizim ilâvemiz olduğunu göstermek için parantez içinde (Hz.) şeklinde verilmiştir.Araştırma için kullandığım kaynaklara gelince, 1995-1999 yılları arasında doktora çalışmam için İngilterede bulunmuş ve birçok İngilizce kaynağa ulaşmıştım. Bununla birlikte yeni çıkan eserleri yerinde görmek ve eski tarihli kitaplara ulaşabilmek amacıyla 2004ün Haziran-Temmuz aylarında tekrar bu ülkeye gittim. Londra, Exeter, Oxford, Cambridge, Manchester ve Leeds gibi değişik şehirlerdeki kütüphanelerde bulunarak, aslî kaynaklara ulaşmaya ve temel eserleri görmeye gayret sarfettim. Bu çalışmalarım esnasında yardım ve teşviklerini gördüğüm Meriç ailesine, Exeterden Şahid Hasana, Selim Biçen, Mohammed Naweed, Stephen Hirtenstein, Jane Clark ve Twinch ailesine en derin teşekkürlerimi bir borç bilirim.Exeter Üniversitesinin kıymetli hocalarından Prof. Jim Morris, kütüphane görevlisi Paul Auchterlonie, kitabın redaksiyonunu sabırla gözden geçiren Mehmet Günyüzlü, Doç. Dr. Necdet Tosun, Dr. Safi Arpaguş, Lütfi Arslan, Ahmet Çehov, Kemal Göz, İbrahim Özkılıç beylere, Doç. Dr. Hülya Küçük hanımefendiye ve son olarak M. Ü. İlâhiyat Fakültesi Tasavvuf Anabilim dalı öğretim üyeleri Prof. Dr. Mustafa Tahralı, Prof. Dr. H. Kâmil Yılmaz ve Prof. Dr. M. Erol Kılıç beylere şükranlarımı arz ederim.Eserin basımında emeği geçen Küre Yayınlarına, bilhassa Akif Emre ve Fahrettin Altun beylere gayret ve teşviklerinden dolayı teşekkür ederim.
İslâm tasavvufu Batı dünyasında en çok ilgi çeken ve merak edilen konuların başında gelmektedir. Bu sebeple, Batıda tasavvuf ile alâkalı yüzlerce eser kaleme alınmış, tasavvufun ortaya çıkışıyla ilgili birçok teori ileri sürülmüştür. Bu çalışmada, İngiliz oryantalistlerinin tasavvuf üzerine yaptıkları araştırmalar özet olarak ele alınacak, özellikle tasavvufun doğuşu ve gelişimine dair fikirlerine detaylıca yer verilecektir.Böyle bir çalışmayı yapmamızın en önemli nedeni, İngilizcenin bugün bir dünya dili haline gelmiş olması ve dolayısıyla, her milletten pek çok entelektüelin bu dilde yazılan eserleri okumasıdır. Ayrıca İslâm ülkelerinde, Batılı normlara göre eğitim veren kurumlardan yetişen entelektüeller, tasavvuf hakkındaki bilgileri yabancı kaynaklardan almaktadır. Ülkemizin yabancı dille eğitim veren üniversite ve kolej kütüphanelerinde yer alan İslâm ile alâkalı kitapların birçoğu oryantalistlerce kaleme alınmıştır. Halbuki söz konusu üniversitelerin ilâhiyat veya teoloji bölümleri bulunmamaktadır. Anlaşılan bu eserler, buralarda eğitim gören Müslüman öğrenciler tarafından okunmakta ve onların İslâm ile alâkalı bilgileri bu kaynaklarla sınırlı kalmaktadır. Bunun neticesinde kendi din ve kültürünü bir Batılının gözüyle değerlendiren aydınlar ve üniversiteli gençler ortaya çıkmaktadır.İngilizce olarak kaleme alınan eserlerin etkilerini Güney Korede bulunduğum akademik amaçlı bir seyahatte bizzat tecrübe ettim. Burada 2003 yılında katıldığım bir konferansta İslâm hakkında... tümünü göster