İnsan Doğasının Geleceği

Günümüzün biyo-teknolojik ve genetik gelişmeleri, insan doğasının geleceğine ilişkin pek çok tartışmayı beraberinde getiriyor. Bu biyo-teknolojik gelişmelerin felsefi, etik ve siyasal sonuçlarını ele alan Habermasın yönelttiği en çarpıcı soruların başında, insanın tasarımcısının Tanrı ya da başka bir yüce varlık değil, yine bir insan olmasının, insanın kendini tanıyıp bilmesi açısından nasıl bir sonuç doğuracağı geliyor.İnsanı bir tür varlığı olması gerçeğinden hareketle ele alan Habermas,iyi ve doğru hayat sürmeye yönelik felsefi-metafizik söylemlerin tükendiği bir çağda biyo-teknolojinin ve onun temel tahrik gücü olan genetiğin sunduğu imkânların bir kez daha değer ve etik sorunlarını, ama bu sefer bambaşka bir boyutta sorgulamamız gerektiğini savunuyor. Onu en çok rahatsız eden durum ise, felsefenin bu sorular karşısındaki sessizliği.Pratik felsefenin adalet kuramları tartışmaları içinde tıkanmasını eleştirip,ahlâkın tür-etiksel bir anlayış içinde ele alınması gerektiğini savunan Habermas, doğal yollardan büyüyüp gelişen ile insan elinden çıkmak suretiyle var olan insan doğasına ilişkin son derece çarpıcı akıl yürütmelere yer verirken, insan doğasının araçsallaştırılmasına karşı çıkıyor, biyo-teknolojik tasarıma dayalı insan hayatı modelinin aczini gözler önüne seriyor ve çağımıza uygun bir kendi olma imkânının hangi felsefi ve etik temeller üzerine oturması gerektiğini sorguluyor.Insanın yaşam kalitesini arttırıcı genetik ve biyo-teknolojik gelişmelerin karşısında olmayıp, daha ziyade bu gelişmelerin felsefi ve etik açıdan dikkatle ele alınması gerektiğini vurgulayan Habermas, bu son çalışmasıyla, bilim-felsefe ilişkisine yeni ve derinlikli bir boyut katmakta ve insanı yakın gelecekte bekleyen en ciddi varoluş sorunlarından biri karşısında uyanık olmaya çağırmaktadır.

Günümüzün biyo-teknolojik ve genetik gelişmeleri, insan doğasının geleceğine ilişkin pek çok tartışmayı beraberinde getiriyor. Bu biyo-teknolojik gelişmelerin felsefi, etik ve siyasal sonuçlarını ele alan Habermasın yönelttiği en çarpıcı soruların başında, insanın tasarımcısının Tanrı ya da başka bir yüce varlık değil, yine bir insan olmasının, insanın kendini tanıyıp bilmesi açısından nasıl bir sonuç doğuracağı geliyor.İnsanı bir tür varlığı olması gerçeğinden hareketle ele alan Habermas,iyi ve doğru hayat sürmeye yönelik felsefi-metafizik söylemlerin tükendiği bir çağda biyo-teknolojinin ve onun temel tahrik gücü olan genetiğin sunduğu imkânların bir kez daha değer ve etik sorunlarını, ama bu sefer bambaşka bir boyutta sorgulamamız gerektiğini savunuyor. Onu en çok rahatsız eden durum ise, felsefenin bu sorular karşısındaki sessizliği.Pratik felsefenin adalet kuramları tartışmaları içinde tıkanmasını eleştirip,ahlâkın tür-etiksel bir anlayış içinde ele alınması gerektiğini savunan Habermas, doğal yollardan büyüyüp gelişen ile insan elinden çıkmak suretiyle var olan insan doğasına ilişkin son derece çarpıcı akıl yürütmelere yer verirken, insan doğasının araçsallaştırılmasına karşı çıkıyor, biyo-teknolojik tasarıma dayalı insan hayatı modelinin aczini gözler önüne seriyor ve çağımıza uygun bir kendi olma imkânının hangi felsefi ve etik temeller üzerine oturması gerektiğini sorguluyor.Insanın yaşam kalitesini arttırıcı genetik ve biyo-teknolojik gelişmelerin karşısında olmayıp... tümünü göster


Değerlendirmeler

değerlendirme
Filtrelere göre değerlendirme bulunamadı

Baskı Bilgileri

176 sayfa


ISBN
975-289-070-9

Benzer Kitaplar

Şu An Okuyanlar

Şu anda kimse okumuyor.

Okumuşlar

Okumuş kimse bulunamadı.

Okumak İsteyenler

Okumak isteyen bulunamadı.

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski