İran'da Ölüm

1908 yılında varlıklı bir sanayicinin kızı olarak İsviçrede doğan Annemarie Schwarzenbach, 1942 yılında henüz otuz dört yaşındayken bir bisiklet kazasında yaşamını yitirir. 20. yüzyılın başında doğan herkes gibi, bir büyük savaşı daha çocukken yaşar. İkincisinin ayak sesleri duyulmaya başladığında, o da kuşağının diğer yazar ve aydınları gibi dünyanın çeşitli yerlerine savrulur. Yaşadıkları ve gördükleriyle, varoluşu olarak kabul ettiği insani değerler arasındaki uçurum, başa çıkamayacağı acıları da beraberinde getirir. Savaştan nefret eden bir insan olarak elinden geleni yapmaya çalışır ama yine de çaresizdir. Doğuya yaptığı geziler, Batı kültürünü sorgulamaya başlamasına yol açar. Bu açıdan bakıldığında elinizdeki kitap, sadece Doğuya atıf yapan ve bir Batılının gözünden coğrafyamızı anlatan oryantalist bir metin değildir. Yine de Schwarzenbach, Ama Batı dünyasının âdetlerine sırtım dönük. Ve sorarım kendime, bedeli nedir? diye, ruhlarına satın aldıkları erincin diyecektir. Coğrafyamızı dolaşırken ona eşlik eden acılar, Batı ruhunun erinç için yaptıkları karşısında onun öfkesini daha da artırır. Doğuda yaşadığı aşk bu öfkeyi biraz dindirir gibi olur ama yine de Batıdan nefret edişinin mi yoksa Doğuya karşı duyduğu aşkın mı bu tensel ve ruhsal aşkı beslediği sorusunu; yanıtlayamaz. İranda Ölümün bugün taşıdığı değer, Schwarzenbachın sorgulamalarından kaynaklanır. Kitap boyunca, Batının ihraç ettiği savaşlarla hâlâ bir ateş çemberi içinde kavrulan kadim coğrafyamızda, savaşa karşı barışı, sömürüye karşı özgürlüğü arayan köksüz, insan bir Batılının mutluluk arayışına, İran ve Türkiyede yaşadıklarına, Türkiyenin Tahran Büyükelçisinin kızı Jale ile olan umutsuz aşkına ( ki o yaşandığı dönemde büyük bir skandal olmuştur); ben anlatıcısı olarak yazdıklarına tanıklık edeceksiniz. 1987 yılında İsviçrede bir edebiyat dergisinin gündeme getirmesiyle eserleri gün yüzüne çıkan Schwarzenbachın en iyi eserlerinden birisi olan İranda Ölüm yazarın dilimize çevrilen ilk eseri.Nihat Ateş

1908 yılında varlıklı bir sanayicinin kızı olarak İsviçrede doğan Annemarie Schwarzenbach, 1942 yılında henüz otuz dört yaşındayken bir bisiklet kazasında yaşamını yitirir. 20. yüzyılın başında doğan herkes gibi, bir büyük savaşı daha çocukken yaşar. İkincisinin ayak sesleri duyulmaya başladığında, o da kuşağının diğer yazar ve aydınları gibi dünyanın çeşitli yerlerine savrulur. Yaşadıkları ve gördükleriyle, varoluşu olarak kabul ettiği insani değerler arasındaki uçurum, başa çıkamayacağı acıları da beraberinde getirir. Savaştan nefret eden bir insan olarak elinden geleni yapmaya çalışır ama yine de çaresizdir. Doğuya yaptığı geziler, Batı kültürünü sorgulamaya başlamasına yol açar. Bu açıdan bakıldığında elinizdeki kitap, sadece Doğuya atıf yapan ve bir Batılının gözünden coğrafyamızı anlatan oryantalist bir metin değildir. Yine de Schwarzenbach, Ama Batı dünyasının âdetlerine sırtım dönük. Ve sorarım kendime, bedeli nedir? diye, ruhlarına satın aldıkları erincin diyecektir. Coğrafyamızı dolaşırken ona eşlik eden acılar, Batı ruhunun erinç için yaptıkları karşısında onun öfkesini daha da artırır. Doğuda yaşadığı aşk bu öfkeyi biraz dindirir gibi olur ama yine de Batıdan nefret edişinin mi yoksa Doğuya karşı duyduğu aşkın mı bu tensel ve ruhsal aşkı beslediği sorusunu; yanıtlayamaz. İranda Ölümün bugün taşıdığı değer, Schwarzenbachın sorgulamalarından kaynaklanır. Kitap boyunca, Batının ihraç ettiği savaşlarla hâlâ bir ateş çemberi içinde kavrulan kadim coğrafyamızda, savaşa... tümünü göster


Değerlendirmeler

değerlendirme
Filtrelere göre değerlendirme bulunamadı

Baskı Bilgileri



ISBN
9786055717018

Etiketler: roman

Benzer Kitaplar

Şu An Okuyanlar

Şu anda kimse okumuyor.

Okumuşlar

Okumuş kimse bulunamadı.

Okumak İsteyenler

aynur aslanova
1 kişi

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski