Baştan beri İslam medeniyetine, negatif bir dini düşünce olarak bakan ve din ile bilim arasındaki ilişkiyi Avrupa açısından değerlendirerek yalnızca bir "çatışma"dan ibaret gören kesimler, İslam medeniyetinde akılcılığın öldüğünü ve bunun nedeninin de, bilimsel ve felsefi düşünce pahasına yükselen dini düşünce olduğunu ileri sürerler. Bunlar için "gelişme", Avrupa'da olduğu gibi, bilimin kiliseyi yenmesinden ibarettir. Böylece herhangi bir medeniyetin "gelişme" içinde sayılabilmesi için, "evrensel" çizgiyi ve düzenli araştırmayı yakalamadan önce, bu uğraşıyı vermesi, yani bu medeniyetlerde bilimin, kendi "dininin" üstesinden gelmesi gerekir.
Saliba ise bu kitabında, Muhammed b. Musa'nın Batlamyus'u eleştirisinin, Razi'nin Galen'e karşı Şükuk'unun, İbn el-Heysem'in Batlamyus'a karşı Kuşkular'ının ve buna benzer nice başka çalışmanın, dönemin dini otoritelerine karşı değil, Yunan bilimsel geleneğine karşı yazılmış metinler olarak ortaya çıktığını ve İslam dünyasında bu tür bir geleneğin olmadığını ortaya koyuyor. Kitabı okuduğumuzda, aslında klasik anlatının hiçbir kanıta dayanmadığını, İslam ve Batı arasında kültürler arası zengin bir alışveriş olduğunu ve Rönesans bilim tarihini, en önemlisi de İslam bilim tarihini yeniden ve bir kez daha, Avrupamerkezci etkilerden uzak olarak dikkatlice gözden geçirdiğimizde Rönesansın imajı da bütünüyle değişmiş olacaktır.
Baştan beri İslam medeniyetine, negatif bir dini düşünce olarak bakan ve din ile bilim arasındaki ilişkiyi Avrupa açısından değerlendirerek yalnızca bir "çatışma"dan ibaret gören kesimler, İslam medeniyetinde akılcılığın öldüğünü ve bunun nedeninin de, bilimsel ve felsefi düşünce pahasına yükselen dini düşünce olduğunu ileri sürerler. Bunlar için "gelişme", Avrupa'da olduğu gibi, bilimin kiliseyi yenmesinden ibarettir. Böylece herhangi bir medeniyetin "gelişme" içinde sayılabilmesi için, "evrensel" çizgiyi ve düzenli araştırmayı yakalamadan önce, bu uğraşıyı vermesi, yani bu medeniyetlerde bilimin, kendi "dininin" üstesinden gelmesi gerekir.
Saliba ise bu kitabında, Muhammed b. Musa'nın Batlamyus'u eleştirisinin, Razi'nin Galen'e karşı Şükuk'unun, İbn el-Heysem'in Batlamyus'a karşı Kuşkular'ının ve buna benzer nice başka çalışmanın, dönemin dini otoritelerine karşı değil, Yunan bilimsel geleneğine karşı yazılmış metinler olarak ortaya çıktığını ve İslam dünyasında bu tür bir geleneğin olmadığını ortaya koyuyor. Kitabı okuduğumuzda, aslında klasik anlatının hiçbir kanıta dayanmadığını, İslam ve Batı arasında kültürler arası zengin bir alışveriş olduğunu ve Rönesans bilim tarihini, en önemlisi de İslam bilim tarihini yeniden ve bir kez daha, Avrupamerkezci etkilerden uzak olarak dikkatlice gözden geçirdiğimizde Rönesansın imajı da bütünüyle değişmiş olacaktır.
Karton Cilt, 272 sayfa
2012 tarihinde, Mahya Yayıncılık tarafından yayınlandı