Her halde kalem yahut tasavvuf doktrinleri tarihini yazacakların mesela İbn Sina gibi evrensel bir İslam filozofunun fikirlerini atlayarak eserlerini tamamlaması muhtemel görümemektedir. Çünkü neredeyse sonsuz ölçüde karmaşık ilişkiler ağı içinde dokunmuş bir entelektüel kanaviçenin bütün desenlerini tek bir perspektiften bakarak görmeniz mümkün değildir. Nitekim İbn Sinanın (ve tabii ki selefi Farabinin) ortaya koyduğu ve daha sonra Sünni dünyada Razi ve Şii dünyada Tusi tarafından yaygınlık kazandırılan entelektüel perspektif, yöntem bilinci, terminoloji ve problematik bakımından kalem ve tasavvuf düşüncesi üzerinde o kadar belirleyici olmuştur ki İbn Sinaya atıf yapmayan, onun sisteminden geri besleme desteği almayan bir araştırmacı zihninde tamamlanmış bir resim geliştirmekte zorlanacaktır.
Her halde kalem yahut tasavvuf doktrinleri tarihini yazacakların mesela İbn Sina gibi evrensel bir İslam filozofunun fikirlerini atlayarak eserlerini tamamlaması muhtemel görümemektedir. Çünkü neredeyse sonsuz ölçüde karmaşık ilişkiler ağı içinde dokunmuş bir entelektüel kanaviçenin bütün desenlerini tek bir perspektiften bakarak görmeniz mümkün değildir. Nitekim İbn Sinanın (ve tabii ki selefi Farabinin) ortaya koyduğu ve daha sonra Sünni dünyada Razi ve Şii dünyada Tusi tarafından yaygınlık kazandırılan entelektüel perspektif, yöntem bilinci, terminoloji ve problematik bakımından kalem ve tasavvuf düşüncesi üzerinde o kadar belirleyici olmuştur ki İbn Sinaya atıf yapmayan, onun sisteminden geri besleme desteği almayan bir araştırmacı zihninde tamamlanmış bir resim geliştirmekte zorlanacaktır.