Asya ile Avrupa arasında doğal bir köprü ve tarafsız bir şehir olan İstanbul, İkinci Dünya Savaşı sırasında mültecileri ve casusları bir mıknatıs gibi kendine çekmiş, askerlerden çok sırlara ve yalanlara ev sahipliği yapmıştır. Bir şekilde bu karanlık dünyaya çekilen Amerikalı işadamı Leon Bauer de Müttefik kuvvetler için birtakım ufak tefek işler üstlenmiş ve gizli teslimatlarda rol oynamıştır.
Savaşın ardından şehirdeki casus topluluğu bavullarını toplamaya başlar ve kaygı içerisindeki şehir savaş sonrası hayatın acı gerçeklerine hazırlanırken, Leon’a son bir rutin görev verilir. Ama bu görevin hiç beklenmedik bir terslikle sonuçlanması üzerine –karşılıklı açılan bir ateş, sokağın ortasında bırakılan bir ceset ve Leon’un elinde kalan bir savaş suçlusu– Leon entrikanın, değişen bağlılıkların ve ahlaki belirsizliğin hâkim olduğu karmaşık bir durumun içine sürüklenir.
Bu eski ve köklü Osmanlı şehrinin çarşıları, camileri ve yıpranmış konaklarının gölgesinde, Leon’un bir insanın hayatını kurtarmaya yönelik ikircikli çabası, gözü kara bir insan avına dönüşerek onun hayatını da tehdit etmeye başlar. Yapılabilecek tüm tercihler kötüyken, insan doğru şeyi nasıl yapabilir?
Dönemin atmosferi ve detaylarıyla yüklü olan İstanbul Son Perde, Soğuk Savaş’ın eşiğinde kendini karanlık işlerin içinde bulan bir adamın, gizli bir aşk ilişkisinin ve içinden geçen Boğaz’ın sakin yüzey suları kadar yanıltıcı olabilen bir şehrin etkileyici bir hikâyesi.
Asya ile Avrupa arasında doğal bir köprü ve tarafsız bir şehir olan İstanbul, İkinci Dünya Savaşı sırasında mültecileri ve casusları bir mıknatıs gibi kendine çekmiş, askerlerden çok sırlara ve yalanlara ev sahipliği yapmıştır. Bir şekilde bu karanlık dünyaya çekilen Amerikalı işadamı Leon Bauer de Müttefik kuvvetler için birtakım ufak tefek işler üstlenmiş ve gizli teslimatlarda rol oynamıştır.
Savaşın ardından şehirdeki casus topluluğu bavullarını toplamaya başlar ve kaygı içerisindeki şehir savaş sonrası hayatın acı gerçeklerine hazırlanırken, Leon’a son bir rutin görev verilir. Ama bu görevin hiç beklenmedik bir terslikle sonuçlanması üzerine –karşılıklı açılan bir ateş, sokağın ortasında bırakılan bir ceset ve Leon’un elinde kalan bir savaş suçlusu– Leon entrikanın, değişen bağlılıkların ve ahlaki belirsizliğin hâkim olduğu karmaşık bir durumun içine sürüklenir.
Bu eski ve köklü Osmanlı şehrinin çarşıları, camileri ve yıpranmış konaklarının gölgesinde, Leon’un bir insanın hayatını kurtarmaya yönelik ikircikli çabası, gözü kara bir insan avına dönüşerek onun hayatını da tehdit etmeye başlar. Yapılabilecek tüm tercihler kötüyken, insan doğru şeyi nasıl yapabilir?
Dönemin atmosferi ve detaylarıyla yüklü olan İstanbul Son Perde, Soğuk Savaş’ın eşiğinde kendini karanlık işlerin içinde bulan bir adamın, gizli bir aşk ilişkisinin ve içinden geçen Boğaz’ın sakin yüzey suları kadar yanıltıcı olabilen bir şehrin etkileyici bir hikâyesi.
Bir yabancının gözünden İstanbul'u okumak hele bu İstanbul bundan 70 yıl öncesinin İstanbul'u ise, içine az casusculuk, zamansız bir ask, birazda Amerikan, Rus ve Türk milliyetçiliği ekleyelim işte karşınızda İstanbul Son Perde..
Kitap 7 farklı bölümde olusmus, her bölüm sonunda hikaye baska bir yola giriyor buda sonuna kadar hikayenin dinamik kalmasını sağlıyor. diyologların bir kısmını bikaç kez okuyup anlamaya çalıstıgım oldu. 2. dünya savası hakkında önbilgimin az olmasına bağlıyorum bu durumu. aksiyon ve casus hikayeleri ve de tarih sevenlere tavsiye ediyorum...
Karton Cilt, 476 sayfa
2013 tarihinde, Epsilon yayınevi tarafından yayınlandı