Osmanlı, azınlıklarının yaşama ve kültürlerini koruma konusunda duyarlıydı. Bu, geniş ölçüde, Fatih Sultan Mehmetin siyaset felsefesine bağlı olmuştur. İstanbulda bu tavrın izlerini yan yana okumak elde midir?Zafer Karaca, iğneyle kuyu kazdı. TADIMLIKÖnsözBin yıldan uzun süre Bizans İmparatorluğunun merkezi olan İstanbul; 1453 yılından itibaren Osmanlı Devletinin başkenti olarak tarihi önemini sürdürmüştür. Kentte Osmanlı dönemi, Müslüman olmayan toplumlar ile Hıristiyanların yaşamına farklı boyutlar getirmiştir. Bu dönemde, Bizansın tarihi mirasını ve Osmanlının himayesini benimsemiş olan Rum toplumu; dini işlevinin yanısıra sosyal ilişkilerini de kiliselerinde yürütmüş, Osmanlı döneminde Rum Ortodoks kiliseleri, bu toplumun kültürünün yaşatıldığı mekanlar olmuştur.Tarihi geçmişi ile litürjisi Bizans uygarlığından kaynaklanan ve mimarisi Osmanlı yönetiminin kuralları çerçevesinde biçimlenen Rum Ortodoks Kiliseleri, bu dönemdeki yeniden yapımlar ya da çeşitli onarımlar sonucu ayakta kalabilmiştir. İstanbulun kent tarihi içinde geçmişiyle bağ oluşturarak günümüze gelen bu kültür varlıkları, taşıdıkları etki ve izlerle Bizans-Osmanlı sürecine ilişkin çok yönlü kaynak niteliğindedir...İstanbuldaki Rum Ortodoks Kiliseleri ile ilgili araştırmalarım; Sanat Tarihi alanında gerçekleştirdiğim yüksek lisans tezime dayanmaktadır. Değerli hocam Prof. Dr. S. Yıldız Ötükenin yönlendirmesi ve katkıları ile 1992 yılında sonuçlanan tezim, daha sonra bu kapsamdaki çalışmalarımın temelini oluşturdu.Konuya ilişkin çalışmalarda çözümü zor sorunlardan biri kitabelerin tespiti ve okunması idi. Kiliselerin tarihi geçmişini yansıtan ve inşa sürecine ilişkin verileri ortaya koyan kitabeler, dönemin Rum Ortodoks toplumu hakkında fikir verecek bilgileri de içeriyordu. Kitabelerin yerinde tespit edilen Yunanca metinleri, Prof. Dr. İoanna Kuçuradi tarafından okundu ve Türkçeye çevrildi.Kiliseler hakkındaki araştırmalar, genellikle Rum Ortodoks toplumunun dini, sosyal ve kültürel yapısına ilişkin soruların da aydınlatılmasını gerekli kıldı. Bu konularda sık sık görüşlerine başvurduğum Papaz Meletios Sakkulidis getirdiği açıklamalar ve çözümlemelerle yol gösterici oldu.İstanbulda, kiliselerde yaptığım incelemeler için gerekli izni Patrik Vekili İoakim Neranculis sağladı. Çalışmalar sırasında karşılaştığım çeşitli sorunların çözümünde; Yüksek Mimar Aristidis Pasadeos, Dimitri Raiconovski, İlhami Algör, Tahir Uysal, Melda-Ahmet Saya yardımcı oldu.Ankarada yayınlar üzerindeki araştırmalarımı İngiliz Arkeoloji Enstitüsü kütüphanesinin sağladığı kolaylıklar ile yürüttüm. Yararlandığım yayınların çevirilerini; İngilizceden Fatma Karaca, Almancadan Tekin Çakmakçı, Fransızcadan Mehmet Ali Demirel, Yunancadan İoanna Kuçuradi ve Lefter Karakaş gerçekleştirdi. Bilgisayar yazımında Yunancada eksik işaretler Sungar Acun ve Remzi Koyak tarafından yaratıldı. Bu uzun ve yorucu dönemin ilk anından son noktasına değin doğrudan ya da dolaylı yardımlarını esirgemeyen herkese en doyurucu teşekkürü, bu kitabın oluşturacağı inancındayım. Çalışmalarımın emek ve sabrını paylaştığım Fatma ve Ekin Karacayı; bu sürece katılan tüm insanları; kiliselerdeki araştırmalarım sırasında türlü olumsuz koşulları birlikte yaşadığım kilise görevlilerini; geçmişte çeşitli toplumlara mensup insanların birlikte yarattığı ve yaşattığı İstanbul kültüründen bir parçanın, bu topraklarda kalan son bireylerini sevgi ve saygıyla anıyorum... Zafer KaracaAnkara, 1994
Osmanlı, azınlıklarının yaşama ve kültürlerini koruma konusunda duyarlıydı. Bu, geniş ölçüde, Fatih Sultan Mehmetin siyaset felsefesine bağlı olmuştur. İstanbulda bu tavrın izlerini yan yana okumak elde midir?Zafer Karaca, iğneyle kuyu kazdı. TADIMLIKÖnsözBin yıldan uzun süre Bizans İmparatorluğunun merkezi olan İstanbul; 1453 yılından itibaren Osmanlı Devletinin başkenti olarak tarihi önemini sürdürmüştür. Kentte Osmanlı dönemi, Müslüman olmayan toplumlar ile Hıristiyanların yaşamına farklı boyutlar getirmiştir. Bu dönemde, Bizansın tarihi mirasını ve Osmanlının himayesini benimsemiş olan Rum toplumu; dini işlevinin yanısıra sosyal ilişkilerini de kiliselerinde yürütmüş, Osmanlı döneminde Rum Ortodoks kiliseleri, bu toplumun kültürünün yaşatıldığı mekanlar olmuştur.Tarihi geçmişi ile litürjisi Bizans uygarlığından kaynaklanan ve mimarisi Osmanlı yönetiminin kuralları çerçevesinde biçimlenen Rum Ortodoks Kiliseleri, bu dönemdeki yeniden yapımlar ya da çeşitli onarımlar sonucu ayakta kalabilmiştir. İstanbulun kent tarihi içinde geçmişiyle bağ oluşturarak günümüze gelen bu kültür varlıkları, taşıdıkları etki ve izlerle Bizans-Osmanlı sürecine ilişkin çok yönlü kaynak niteliğindedir...İstanbuldaki Rum Ortodoks Kiliseleri ile ilgili araştırmalarım; Sanat Tarihi alanında gerçekleştirdiğim yüksek lisans tezime dayanmaktadır. Değerli hocam Prof. Dr. S. Yıldız Ötükenin yönlendirmesi ve katkıları ile 1992 yılında sonuçlanan tezim, daha sonra bu kapsamdaki çalışmalarımın temelini o... tümünü göster