Romanlarıyla New York Times çok satanlar listesinde yer alan RITA ödüllü yazar Lisa Kleypas, cüretkâr anlatımı ve sıra dışı karakterleriyle tarihi aşk romanları sevenleri 19. yüzyıl İngiltere’sinde tutku dolu bir yolculuğa çıkarıyor.
Gallerli bir bakkalın oğlu olan Rhys Winterborne, ticari zekâsı ve sağduyusu sayesinde İngiltere’nin en zenginleri arasına girmeyi başarmış olsa da soylular tarafından küçük görülmekten kurtulamamıştı. Sahip olduğu güçle istediğini her zaman alan Rhys, aristokrat bir ailenin güzeller güzeli kızı Helen ile tanıştığında soylu bir aileden gelen eğitimli bir adam olmadığı için onu elde
edememe tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı ve onunla evlenmek için tüm kuralları çiğnemeye hazırdı.
Daha önce hiçbir erkekle ilişki yaşamamış ve sosyetenin iki yüzlülüğünden uzakta bir gelecek arayışındaki Helen ise Rhys‘le macera dolu yepyeni bir hayata adım atmak için büyük bir istek duyuyordu. Etrafındakilerin
bütün itirazlarına rağmen Helen, kalbinin sesini dinleyip onunla evlenmeye kararlıydı.
Ta ki kendisinin bir soylu olmadığını öğrenene kadar...
Romanlarıyla New York Times çok satanlar listesinde yer alan RITA ödüllü yazar Lisa Kleypas, cüretkâr anlatımı ve sıra dışı karakterleriyle tarihi aşk romanları sevenleri 19. yüzyıl İngiltere’sinde tutku dolu bir yolculuğa çıkarıyor.
Gallerli bir bakkalın oğlu olan Rhys Winterborne, ticari zekâsı ve sağduyusu sayesinde İngiltere’nin en zenginleri arasına girmeyi başarmış olsa da soylular tarafından küçük görülmekten kurtulamamıştı. Sahip olduğu güçle istediğini her zaman alan Rhys, aristokrat bir ailenin güzeller güzeli kızı Helen ile tanıştığında soylu bir aileden gelen eğitimli bir adam olmadığı için onu elde
edememe tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı ve onunla evlenmek için tüm kuralları çiğnemeye hazırdı.
Daha önce hiçbir erkekle ilişki yaşamamış ve sosyetenin iki yüzlülüğünden uzakta bir gelecek arayışındaki Helen ise Rhys‘le macera dolu yepyeni bir hayata adım atmak için büyük bir istek duyuyordu. Etrafındakilerin
bütün itirazlarına rağmen Helen, kalbinin sesini dinleyip onunla evlenmeye kararlıydı.
Ta ki kendisinin bir soylu olmadığını öğrenene kadar...
Rhys Winterborne büyük bir serveti olmasına rağmen bir centilmenin görgüsüne ve eğitimine sahip değildir. Esmer teni, siyah saçları, işçiler gibi kaslı görünüşüyle de onlara benziyordur. Otuz yaşına gelmeden babasının ufak dükkanını dünyanın en büyük mağazası haline getirmiştir. Fabrikaları, depoları, çiftlik arazileri, ahırları, çamaşırhaneleri, apartmanları vardır. Nakliyat ve tren yolu şirketlerinin yönetim kurulundadır. Ne kadar büyük başarılara imza atarsa atsın Gallerli bir bakkalın oğlu olarak doğmanın getirdiği sınırları asla aşamamıştır.
Öfkesine hakim olamamak nadiren kendine izin verdiği bir lükstür ama geçen haftadan beri düşüncelerine çöken bir kasvet vardır. Hepsi istememesi gerektiğini bildiği Leydi Helen Ravanel yüzündendir. Kültürlü, masum, çekingen, aristokrat Helen Rhys'in sahip olamadığı her şeydir. Rhys için kadınlar hep kolay ulaşılır olmuştur. Vücudu ve doğası serttir, nazik tavırlar ve görgü kurallarına dair hiçbir şey bilmez. Helen'in tatlılığı ve zarif güzelliğiyle gözü kör olmuş onu çok istemiştir. Rhys her şeyi mahvetmeyi başarmadan iki hafta nişanlı kalabilmişlerdir. Helen'i son gördüğünde sabırsız ve agresif davranmış öpücüğüyle ne yapacağını bilmeyen Helen ağlayınca reddedildiğini düşünüp öfke patlaması yaşamıştır. Ertesi gün Helen'in ölen abisinin dul eşi Kathleen gelip Helen'in kendisini bir daha görmek istemediğini söyleyince yıkılmıştır ve nişanları bozulmuştur. Beklemediği bir anda ise Helen evine gelir.
Helen küçüklüğünden beri kız kardeşleri ile ailelerinin taşradaki malikanelerinde toplumdan uzak yaşamıştır. Erkekler hakkında hiçbir şey bilmez. Ebeveynleri tarafından görmezden gelinip, kardeşi tarafından ihmal edilmiştir. Bu yüzden kitaplardan, hayal gücünden oluşan iç dünyasına çekilmiş, hiçbir zaman gerçek bir erkeğin ona kur yapamayacağını düşünmüştür. Ölen abisinin mirasını alan kuzeni Devon arkadaşı Rhys'i ailesinin yanına davet edince her şey değişmiştir. Onu ilk defa Devon ile geçirdikleri tren kazasından sonra bacağı kırık bir şekilde evlerine getirildiğinde görmüştür. İyileşme sürecinde onunla ilgilenmiştir. Hiçbir şey Helen'i Rhys kadar büyülememiştir. Hayatındaki kimse onunla Rhys kadar ilgilenmemiştir.
Yengesinden nişanlısını ziyaret etmesini o istememiştir. Onunla bir anlaşmaya varmak istediğini söyleyince Rhys pek çok insan gibi onunda kendisine para için yaklaştığını düşünerek yüklü miktarda çek yaşar. Fakat Helen birbirlerini anlamalarını istemiştir ve nişanı sonlandırmak istemez. Aile mülklerinde buldukları cevherden dolayı o ve iki kız kardeşi artık çeyizlerini hazır edecek kaynaklara sahiptir. Bu yüzden artık Londra'daki erkekler arasında seçim yapabilirdi. Rhys Helen'in evlenmek istediği son erkeğin kendisi olduğunu hatta iğrendiğini düşünür. Helen ise fazlasıyla utangaçtır ve çok çekici bulduğu nişanlısının yanında hep gergin hissetmiştir. İlk öpücüğünü alınca ne yapacağını bilememiştir. Nişanın devam etmesini istediği için gelmiştir. Rhys ise ona ugun olmadığını kendisine uygun bir adam bulacağını söyler. Helen onu gerçekten istediğini göstermeye kararlıdır. Kendisini tekrar istemesini sağlamak için çok uğraşmasına gerek kalmaz Rhys onu zaten çılgınca istiyordur. Fakat Kathleen geldiğinde Rhys sinirli olduğu için teklifle onu aşağılamıştır. Devon'un bunu bildiği için evliliklerine onay vermeyeceğini düşünür. Kaçıp evlenirlerse Helen'in isteyerek onunla evlendiğine kimsenin inanmayacağını bilir. Tek seçenek olarak onunla birlikte olmasını ister. Namusu lekelenirse Devon önlerine çıkmayacaktır. Helen'in kararını değiştirmeyeceğinden emin olmak ister ve onu ikna eder. Çok geçmeden onu kaybedebileceği düşüncesi ile kaçıp evlenmek ister. Helen abisi için tuttuğu yas süreci bitene kadar beş ay beklemek ister ve Devon gerçekleri öğrendikten sonra ki kavgalarından sonra ikilinin birbirinden ayrılmak istemediği nişanlılık dönemi başlamış olur.
Rhys Helen'i elinden alamayacaklarından emin olmak için her şeyi yapar. Kendisine bir şey olursa onun için her şeyi riske atan Helen'in her şeyine sahip olmasını ister. Helen'in gözünün önünde olmadığı her dakikadan pişmanlık duyar. Ondan uzakta yaşamak nefes almadan yaşamaya çalışmak gibi gelir. Dünyası çok büyüktür ve Helen'de içindeki en önemli insandır.
Helen'de Rhys'i sever. Onun görünüşünü, kokusunu, onu hissetmeyi, aksanını, kaba cazibesini, hassas gururunu, onu sıra dışı yapan binlerce özelliğini sever. Her şey sorunsuz ilerlemez Helen'in babası öz babası değildir ve babası Rhys'nin düşmanıdır. Ona söylemek ister ama bilenler sessiz kalmasını söyler. Rhys o hayatına girdikten sonra değişmiştir ve onu önemsiyorsa iyileşemeyeceği şekilde yaralayacak bir seçim yapmaya zorlamamasını söylerler. Ayrıca henüz eşi değildir ve evlenmek istiyorsa sessiz kalmasını önerirler. Rhys hayatı boyunca koşullarının üstüne çıkmak için çok çalışmıştır. Helen onu alçaltan değil yükselten bir eşi hak ettiğini düşünür. Üvey kardeşi de ortaya çıkınca dedikoduların vereceği zarardan korkar. Bir an önce söylemesi gerektiğini bilir ama Rhys ile biraz daha fazla zamanı olsun ister. Onu kaybetme düşüncesi ölüm gibi gelir. Bilmediği ise Rhys onu çok sever babası şeytanın kendisi bile olsa umurunda değildir. Helen tamamen ona aittir saçının her teli, her kısmı onun tarafından sevilmek için yaratılmıştır. Helen onun dünyasıdır, kalbi sadece onunkinin yansıması olarak atar, onunla birlikte kalbi tamamlanır.
Kitabı da ikiliyi de sevdim. Başından itibaren beğendiğim için gereksiz detaylar bile fazla gelmedi. İlk kitabın karakterleri de bol bol var. Üstelik evli, mutlu çocuklular. Kardeşleri, aileyi bir arada okumak keyifliydi.
396 sayfa
Mayıs2022 tarihinde, Epsilon Yayınları tarafından yayınlandı