Ne buradaki hız, ne de oradaki yavaşlık normaldi. Jaklin Çelik, büyük şehrin keşmekeşini ardında bırakıp tek başına yollara düşüyor ve zamanın akmadığı, âdeta durduğu o uzak diyarlardan bize pencereler açıyor. Dört yılda katettiği elli beş şehirden devşirdiği insan manzaraları onun hünerli ellerinde bazen iç burkan, bazen tebessüm uyandıran ve bazen de hayıflandıran öykülere dönüşüyor. Bazı öyküleri okurken, Yaşar Kemalin Bu Diyar Baştanbaşası, Reşat Nuri Güntekinin Anadolu Notları ve Refik Halit Karayın Memleket Manzaralarında karşımıza çıkan ahvalin değişmemiş olduğunu görerek üzülüyor; bazılarında ise insanlardaki saflığın ve temizliğin değişmemiş olduğunu görerek seviniyor ve umutlanıyoruz. Gitmek, uzun olmasına uzun bir kelime, ama bu öyküler yaşadığımız şehirden ve koşuşturmacadan bulaşan kiri geride bırakıp, Kaçak Yolcunin peşinden o uzak diyarlara gitmek için bize biraz daha cesaret verebilir belki, kimbilir? ------------------------------- Ertesi gün Sümela Manastırına doğru yol alırken, Halile İstanbula gidip gitmediğini soruyorum. Dikiz aynasından yüzüme bakıyor. Ben oraya okumaya gittim. Ne okumaya gittin? Modern danstan yarım bıraktım. Bırakma sebebini merak ediyorum, ama böyle şeyler de doğrudan sorulmaz ki! Haklısın, İstanbul pahalı şehir, diye laf atıyorum. Yok, sorun para değildi. Ailem zengin. Başarısız mı oldun? diyorum samimi bir sesle. Susuyor. Anlayacağı dilden, Kız işi filan mı? diyorum. Sonunda çıkarıyor baklayı ağzından. Kız dalgası değil. Tayt giydirmeye kalktılar. Yakışır mı bir erkeğe tayt giymek!
Ne buradaki hız, ne de oradaki yavaşlık normaldi. Jaklin Çelik, büyük şehrin keşmekeşini ardında bırakıp tek başına yollara düşüyor ve zamanın akmadığı, âdeta durduğu o uzak diyarlardan bize pencereler açıyor. Dört yılda katettiği elli beş şehirden devşirdiği insan manzaraları onun hünerli ellerinde bazen iç burkan, bazen tebessüm uyandıran ve bazen de hayıflandıran öykülere dönüşüyor. Bazı öyküleri okurken, Yaşar Kemalin Bu Diyar Baştanbaşası, Reşat Nuri Güntekinin Anadolu Notları ve Refik Halit Karayın Memleket Manzaralarında karşımıza çıkan ahvalin değişmemiş olduğunu görerek üzülüyor; bazılarında ise insanlardaki saflığın ve temizliğin değişmemiş olduğunu görerek seviniyor ve umutlanıyoruz. Gitmek, uzun olmasına uzun bir kelime, ama bu öyküler yaşadığımız şehirden ve koşuşturmacadan bulaşan kiri geride bırakıp, Kaçak Yolcunin peşinden o uzak diyarlara gitmek için bize biraz daha cesaret verebilir belki, kimbilir? ------------------------------- Ertesi gün Sümela Manastırına doğru yol alırken, Halile İstanbula gidip gitmediğini soruyorum. Dikiz aynasından yüzüme bakıyor. Ben oraya okumaya gittim. Ne okumaya gittin? Modern danstan yarım bıraktım. Bırakma sebebini merak ediyorum, ama böyle şeyler de doğrudan sorulmaz ki! Haklısın, İstanbul pahalı şehir, diye laf atıyorum. Yok, sorun para değildi. Ailem zengin. Başarısız mı oldun? diyorum samimi bir sesle. Susuyor. Anlayacağı dilden, Kız işi filan mı? diyorum. Sonunda çıkarıyor baklayı ağzından. Kız dalgası değil. Tayt giydir... tümünü göster