Yeryüzüne bırakılan ilk ayak izi ile başlayan insanoğlunun hayat serüveni, sürçmeler, tökezlemeler, kalkıp doğrulmalar ile ama yine de ileriye dönük bir yürüyüşle devam ediyor. İnsanoğlu bu yürüyüşe başlarken, kadın ve erkek iki kişiydiler. Giderek kadın ve erkek dayanışması bozuldu. İnsanlığın temel ahlaki değerleri önce zihinlerde, sonra insanlar arası ilişkilerde derin yaralar aldı. İlahi rahmetin yansıması olan sevgi, yerini kin nefret, düşmanlık ve kıskançlığa bıraktı. Haklar çiğnendi, zulüm yükseldi, Rahmanın eşit olan kulları birbirlerine köle ve efendi edindiler. İnsanlığın yarısı olan kadın, zulümlerden en büyük payı aldı. Erkek, güçsüz kadını hep sevdi, hep taltif etti, hep sahiplendi. Ama onu kendisi gibi eşit bir insan olarak değil, bahçesindeki zayıf ve edilgen bir çiçek gibi gördü. Bahçe kendinindi, çiçek kendinindi ve onu koparma hakkı da kendinindi. Ona şiirler yazdı, ipek elbiseler dikti. Ama bütün bunları, üstün bir sahiplik duygusundan asla vazgeçmeden yaptı. Onun için savaşlar yaptı. Ona yan bakanın gözünü oydu. Ama bunu, mülkü olan toprağı korur gibi yaptı. Onunla evlendi, ama bunu mal ve mülkünü bırakacağı erkek çocuklar doğurması için yaptı.Şüphesiz kadın, dünya nüfusunun yarısını oluşturan demografik ağırlığı ile mütenasip bir denge içinde, erkek egemen bir dünya tasarımında, ahlaki bir yükseliş için kendi lehine bazı düzenlemeler yapılması konusunda Kurandan destek bulmaktadır. İnsanlığın gelecekte varıp dayanacağı medeniyet, son ilahi mesaj olan Kuranın öngördüğü tarzda, kadınlığın bugünkü sosyal konumundan daha ileri bir aşamayı içermelidir. Bu sosyal aşama, sürekli kadın haklarının cezp edeci retoriği ile yetinmeyen, kadını erkek ile beraber aynı Rabbin eşit kulları olarak gören, ilahi rahmetin esintileri ile birbirlerini yüksek bir ahlaki yaşam standardına ulaşmada destekleyen, açıları ve denge ile belirlenen yeni bir bakış açısı kazanmalıdır. Bu eser, Kuran merkezli bir çalışma olarak böyle bir bakış açısı sumaktadır.
Yeryüzüne bırakılan ilk ayak izi ile başlayan insanoğlunun hayat serüveni, sürçmeler, tökezlemeler, kalkıp doğrulmalar ile ama yine de ileriye dönük bir yürüyüşle devam ediyor. İnsanoğlu bu yürüyüşe başlarken, kadın ve erkek iki kişiydiler. Giderek kadın ve erkek dayanışması bozuldu. İnsanlığın temel ahlaki değerleri önce zihinlerde, sonra insanlar arası ilişkilerde derin yaralar aldı. İlahi rahmetin yansıması olan sevgi, yerini kin nefret, düşmanlık ve kıskançlığa bıraktı. Haklar çiğnendi, zulüm yükseldi, Rahmanın eşit olan kulları birbirlerine köle ve efendi edindiler. İnsanlığın yarısı olan kadın, zulümlerden en büyük payı aldı. Erkek, güçsüz kadını hep sevdi, hep taltif etti, hep sahiplendi. Ama onu kendisi gibi eşit bir insan olarak değil, bahçesindeki zayıf ve edilgen bir çiçek gibi gördü. Bahçe kendinindi, çiçek kendinindi ve onu koparma hakkı da kendinindi. Ona şiirler yazdı, ipek elbiseler dikti. Ama bütün bunları, üstün bir sahiplik duygusundan asla vazgeçmeden yaptı. Onun için savaşlar yaptı. Ona yan bakanın gözünü oydu. Ama bunu, mülkü olan toprağı korur gibi yaptı. Onunla evlendi, ama bunu mal ve mülkünü bırakacağı erkek çocuklar doğurması için yaptı.Şüphesiz kadın, dünya nüfusunun yarısını oluşturan demografik ağırlığı ile mütenasip bir denge içinde, erkek egemen bir dünya tasarımında, ahlaki bir yükseliş için kendi lehine bazı düzenlemeler yapılması konusunda Kurandan destek bulmaktadır. İnsanlığın gelecekte varıp dayanacağı medeniyet, son ilahi mesaj olan Kura... tümünü göster