Henüz cezveye girmemiş ve de pişmemişti ki, iki Arap tarafından gizlice İstanbula getirildi. Ve kahvenin ilginç öyküsü böyle başladı. Önce yasaklandı, hatta cezalandırıldı içenler; ama yeraltına indi, illegal tüttü bu kez cezveler. Bir ara Kahve içen erkeğin karısı boş düşe! diye fetvalar bile verildi. Bakıldı ki bu tiryakiliğin önüne geçilemiyor, yasallaştırıldı saray ve şeriat erkanınca; böylece özgürlüğe kavuştu tiryakiler. Sonra ver elini Avrupa... Önce Viyanada içilmeye başlandı, Osmanlılarla tutuşulan bir cenk sonrası. Ardından bir Osmanlı elçisi, yanında götürdüğü kahve çuvallarını kursağında kahveyle ölenlerin cennete gideceğini söyleyerek pazarladı Fransızlara. Böylece Türk Şarabı olarak içilmeye başlandı Pariste. İngilizler önceleri pek anlamadılar ne olduğunu; her derde deva diye eczanelerde sattılar bir süre. Taha Torosun kaleme aldığı bu küçük ama sevimli kitap, Osmanlıda yasak, Pariste moda, Londrada ilaç olan kahvenin ve tiryakiliğin ilginç öyküsünü anlatıyor.
Henüz cezveye girmemiş ve de pişmemişti ki, iki Arap tarafından gizlice İstanbula getirildi. Ve kahvenin ilginç öyküsü böyle başladı. Önce yasaklandı, hatta cezalandırıldı içenler; ama yeraltına indi, illegal tüttü bu kez cezveler. Bir ara Kahve içen erkeğin karısı boş düşe! diye fetvalar bile verildi. Bakıldı ki bu tiryakiliğin önüne geçilemiyor, yasallaştırıldı saray ve şeriat erkanınca; böylece özgürlüğe kavuştu tiryakiler. Sonra ver elini Avrupa... Önce Viyanada içilmeye başlandı, Osmanlılarla tutuşulan bir cenk sonrası. Ardından bir Osmanlı elçisi, yanında götürdüğü kahve çuvallarını kursağında kahveyle ölenlerin cennete gideceğini söyleyerek pazarladı Fransızlara. Böylece Türk Şarabı olarak içilmeye başlandı Pariste. İngilizler önceleri pek anlamadılar ne olduğunu; her derde deva diye eczanelerde sattılar bir süre. Taha Torosun kaleme aldığı bu küçük ama sevimli kitap, Osmanlıda yasak, Pariste moda, Londrada ilaç olan kahvenin ve tiryakiliğin ilginç öyküsünü anlatıyor.