Dworkin liberal çerçeveyle sınırlı olarak hakları korumak için, hak temelli hukuk anlayışıyla, hukukun egemen olduğu ve tek egemenin hukuk olduğu bir dünya hayal etmektedir.
O, daima umut vericidir: Hukuk yoluyla sorunların çözülebileceğine, ulusların ya da halkların en azından kendi kültürleri içinde bazı temel kavramlar üzerinde (örneğin adalet) anlaşabileceklerine, hatta, hukuki uyuşmazlıklarda tek bir doğru cevabın bulunabileceğine(!) inandığını gösteren bir tarza sahiptir.
Antikiteden buyana söylenenlere bakılırsa böyle bir tezi (her hukuki sorunun tek bir doğru cevabı olduğunu) kanıtlamak ise neredeyse olanaksız görünmektedir. Ama, her halde, kanıtlanamayanı kanıtlamaya çalışanın hukuka ilişkin söyleyecek çok önemli ve bir o ölçüde de ilginç fikirleri olsa gerektir.
Dworkin liberal çerçeveyle sınırlı olarak hakları korumak için, hak temelli hukuk anlayışıyla, hukukun egemen olduğu ve tek egemenin hukuk olduğu bir dünya hayal etmektedir.
O, daima umut vericidir: Hukuk yoluyla sorunların çözülebileceğine, ulusların ya da halkların en azından kendi kültürleri içinde bazı temel kavramlar üzerinde (örneğin adalet) anlaşabileceklerine, hatta, hukuki uyuşmazlıklarda tek bir doğru cevabın bulunabileceğine(!) inandığını gösteren bir tarza sahiptir.
Antikiteden buyana söylenenlere bakılırsa böyle bir tezi (her hukuki sorunun tek bir doğru cevabı olduğunu) kanıtlamak ise neredeyse olanaksız görünmektedir. Ama, her halde, kanıtlanamayanı kanıtlamaya çalışanın hukuka ilişkin söyleyecek çok önemli ve bir o ölçüde de ilginç fikirleri olsa gerektir.