Yalnızlık kendi soluğunu duymaktır. Kendi soluğunu dinlemek, olanları kendine söylemektir. Açtır hüzün; doymaz. Anılardan, seslerden, yüzlerden beslenir, beslendikçe büyür. Büyüdükçe daha çok şey ister... Ve hüzün zekidir! Kime gideceğini bilir. Kiminle yaşayacağını, kiminle kalkacağını da!Yazar yalnız, yazar hüzünlü ve yazar düşünceli. Kitap: Tuhaf, hacmine sığmayan, taşan, kabaran, köpüren, kuduran, sizi kendine doğru çeken, yüreğinizi titreten; yalnızlığı, hüznü, erkek olma durumunu, kadın olma durumunu, çocukluğu, mutluluğu, aldat(ıl)mayı ve temelde insanı anlatan, bizi bize gösteren, hem de gözümüze sokmadan. Bu günlerde pek rastlanmayan sağlam bir dil. Çocukluktan ihtiyarlığa uzanan yolda (u)mutluluk durumunun iç içe olduğunu ve birçok zaman, kazanmanın kaybetmek, kaybetmenin kazanmak anlamını taşıdığını imleyen ironik bir yapı. Aşkın hassas kafesine dokunan ve teraziyi allak bullak eden bir kurgu. Sakin, sıcak, ama aba altından sopa göstermeyi de ihmal etmeyen bir üslup. Metinlerinin altını mümkün olduğunca doldurmaya çabalarken ilmiklerini sabırla atan, mürekkebi kalemine sığmayan bir yazar. Kıpırdayan, okundukça büyüyen, hacmini aşan bir kitap.Hakan AkdoğanBen, çok kitap alan birisiyim; fakat çok kitap bitirebilen birisi değilim. Başladığım kitapların yarısına devam edebiliyorum. Yazar, beni avcunun içine alıp zekâ ve bilgi pırıltılarıyla dolu, o harika korulukta yolculuğa çıkarabildiği an; kuzu gibi etrafı hayranlıkla seyrederek, pembe ağaçlardan mavi meyveler yiyerek, tersine akan nehirlerden büyülü sular içip uydurma olduğunu bile bile, altın rengi, hayalî kuşların kanatlarını izleyerek şahane bir geziye çıkıyorum. Bazen, daha başlangıçta, aynı asfalt yolun tanıdık egzoz kokusunu aldığımda kitabı kenara bırakıyorum.Ahmet Nacar, tanıdığım en iyi balkabağından araba yapma ustalarından. Onun yazdıklarına hep çok güldüm ve Ya, ben bunu nasıl da fark etmemişim? diye çok söylendim. Kalemi gibi gözleri de ışıldar. Bence, okumaya çok çok değer. Kırk olmanız dileğiyle...Ahmet Şerif İzgören
Yalnızlık kendi soluğunu duymaktır. Kendi soluğunu dinlemek, olanları kendine söylemektir. Açtır hüzün; doymaz. Anılardan, seslerden, yüzlerden beslenir, beslendikçe büyür. Büyüdükçe daha çok şey ister... Ve hüzün zekidir! Kime gideceğini bilir. Kiminle yaşayacağını, kiminle kalkacağını da!Yazar yalnız, yazar hüzünlü ve yazar düşünceli. Kitap: Tuhaf, hacmine sığmayan, taşan, kabaran, köpüren, kuduran, sizi kendine doğru çeken, yüreğinizi titreten; yalnızlığı, hüznü, erkek olma durumunu, kadın olma durumunu, çocukluğu, mutluluğu, aldat(ıl)mayı ve temelde insanı anlatan, bizi bize gösteren, hem de gözümüze sokmadan. Bu günlerde pek rastlanmayan sağlam bir dil. Çocukluktan ihtiyarlığa uzanan yolda (u)mutluluk durumunun iç içe olduğunu ve birçok zaman, kazanmanın kaybetmek, kaybetmenin kazanmak anlamını taşıdığını imleyen ironik bir yapı. Aşkın hassas kafesine dokunan ve teraziyi allak bullak eden bir kurgu. Sakin, sıcak, ama aba altından sopa göstermeyi de ihmal etmeyen bir üslup. Metinlerinin altını mümkün olduğunca doldurmaya çabalarken ilmiklerini sabırla atan, mürekkebi kalemine sığmayan bir yazar. Kıpırdayan, okundukça büyüyen, hacmini aşan bir kitap.Hakan AkdoğanBen, çok kitap alan birisiyim; fakat çok kitap bitirebilen birisi değilim. Başladığım kitapların yarısına devam edebiliyorum. Yazar, beni avcunun içine alıp zekâ ve bilgi pırıltılarıyla dolu, o harika korulukta yolculuğa çıkarabildiği an; kuzu gibi etrafı hayranlıkla seyrederek, pembe ağaçlardan mavi meyveler yiyer... tümünü göster