Kaspar adlı tiyatro oyununun hemen girişinde Peter Handkenin bu oyunun adının Dil İşkencesi (Sprechfolterung) de olabileceğini dillendirmesi, bu oyunun özetini en iyi şekilde veren bir cümledir. Handkenin Kaspar adlı metni, bilinçli bir şekilde Kaspar adlı karaktere bir dil işkencesi yapmaktadır. Bu işkence, özünde dil yoluyla ve dil yardımıyla birini dile getirmenin işkenceye dönüşmüş halidir. Dili bir konuşma aracı, konuşturma aracı yaparak henüz dile gelmemiş bir kişinin (Kasparın) dile getirilmesi sürecini konu edinir bu oyun. Kaspar, yıllarca dışında kaldığı, öğrenemediği dili ilkin dinler, duyar, onu algılar, kavramaya çalışır, onu heceler, zorlanır, ilkin çarpık cümleler kurar, dil içinde debelenir, dil öğrenme sürecinde çile yani işkence çekerek yine dilin labirentlerinde gezinerek ancak bu dili öğrenir. Dil bilmezlikten bilgeliğe, filozofluğa giden süreç hem bugüne dek çekilmiş Kaspar filmlerinde hem de kaleme alınmış Kaspar oyunlarında aynen aktarılmıştır. Heideggeryan bağlamda dilin varlığın evi olduğu düşünülecek olursa, varlığı dillendirmek, varlığı açımlamak, açıklamak, varlık üzerine bir şeyler hissedip bunu dillendirmek ancak dille mümkündür ve dil yavaş yavaş özümsenir, kavranır, hissedilir, tartılırsa özlü bir hal alır ki Kasparın bilgeliği ve filozofluğu çekilen filmlerin ve sahnelenen oyunların sonlarına doğru bu yöne doğru bir gelişme kaydeder.
Kaspar adlı tiyatro oyununun hemen girişinde Peter Handkenin bu oyunun adının Dil İşkencesi (Sprechfolterung) de olabileceğini dillendirmesi, bu oyunun özetini en iyi şekilde veren bir cümledir. Handkenin Kaspar adlı metni, bilinçli bir şekilde Kaspar adlı karaktere bir dil işkencesi yapmaktadır. Bu işkence, özünde dil yoluyla ve dil yardımıyla birini dile getirmenin işkenceye dönüşmüş halidir. Dili bir konuşma aracı, konuşturma aracı yaparak henüz dile gelmemiş bir kişinin (Kasparın) dile getirilmesi sürecini konu edinir bu oyun. Kaspar, yıllarca dışında kaldığı, öğrenemediği dili ilkin dinler, duyar, onu algılar, kavramaya çalışır, onu heceler, zorlanır, ilkin çarpık cümleler kurar, dil içinde debelenir, dil öğrenme sürecinde çile yani işkence çekerek yine dilin labirentlerinde gezinerek ancak bu dili öğrenir. Dil bilmezlikten bilgeliğe, filozofluğa giden süreç hem bugüne dek çekilmiş Kaspar filmlerinde hem de kaleme alınmış Kaspar oyunlarında aynen aktarılmıştır. Heideggeryan bağlamda dilin varlığın evi olduğu düşünülecek olursa, varlığı dillendirmek, varlığı açımlamak, açıklamak, varlık üzerine bir şeyler hissedip bunu dillendirmek ancak dille mümkündür ve dil yavaş yavaş özümsenir, kavranır, hissedilir, tartılırsa özlü bir hal alır ki Kasparın bilgeliği ve filozofluğu çekilen filmlerin ve sahnelenen oyunların sonlarına doğru bu yöne doğru bir gelişme kaydeder.