Gerçeğin üstünü örten söylem, asıl söylenmesi gerekenin yerini alıyor. Emperyalizm dememek için küreselleşme, kapitalizm dememek için ekonomi veya piyasa ekonomisi, cezaevi katliamı dememek için hayata dönüş operasyonu, işgal dememek için barış harekâtı, sömürge dememek için deniz aşırı vilayetler veya commonwealth, kolektif emperyalizm dememek için uluslararası toplum, emperyalist militer saldırı dememek için milli çıkar [national interest] veya istikrar, vb. deniyor...Bu eser gerçeğe ihtiyacı olanlar içindir ve Antonio Gramscinin zarif bir biçimde ifade ettiği gibi, devrimci olan sadece gerçeğin kendisidir. Kavramların ve söylemlerin bilincimizi köleleştirmesine izin vermemek bizim irademizi aşan bir şey değildir. Haysiyet bilincine sahip insanlar olarak yaşamak ve insana yaraşır bir toplum ve dünya düzeni kurmak, bilincimizi özgürleştirmeye, bu amaçla da entellektüel-bilimsel faaliyeti asıl bulunması gereken zemine çekebilmeye bağlı. Paradigma değiştiğinde önümüze yeni ufuklar açılacağının farkında olmalıyız. Neoliberal küreselleşme çağında her şeyle birlikte bilimsel-entelektüel-estetik faaliyet metalaşıp soysuzlaşıyor. Teknik bilim sadece kâr etmenin, sosyal bilim denilen de kâr etmenin ve tüm kepazelikleri meşrulaştırmanın-kabullendirmenin aracı haline gelmiş dumunda. Bu sefil durumu içimize sindirmemiz, kabullenmemiz arzulanır bir şey midir?
Gerçeğin üstünü örten söylem, asıl söylenmesi gerekenin yerini alıyor. Emperyalizm dememek için küreselleşme, kapitalizm dememek için ekonomi veya piyasa ekonomisi, cezaevi katliamı dememek için hayata dönüş operasyonu, işgal dememek için barış harekâtı, sömürge dememek için deniz aşırı vilayetler veya commonwealth, kolektif emperyalizm dememek için uluslararası toplum, emperyalist militer saldırı dememek için milli çıkar [national interest] veya istikrar, vb. deniyor...Bu eser gerçeğe ihtiyacı olanlar içindir ve Antonio Gramscinin zarif bir biçimde ifade ettiği gibi, devrimci olan sadece gerçeğin kendisidir. Kavramların ve söylemlerin bilincimizi köleleştirmesine izin vermemek bizim irademizi aşan bir şey değildir. Haysiyet bilincine sahip insanlar olarak yaşamak ve insana yaraşır bir toplum ve dünya düzeni kurmak, bilincimizi özgürleştirmeye, bu amaçla da entellektüel-bilimsel faaliyeti asıl bulunması gereken zemine çekebilmeye bağlı. Paradigma değiştiğinde önümüze yeni ufuklar açılacağının farkında olmalıyız. Neoliberal küreselleşme çağında her şeyle birlikte bilimsel-entelektüel-estetik faaliyet metalaşıp soysuzlaşıyor. Teknik bilim sadece kâr etmenin, sosyal bilim denilen de kâr etmenin ve tüm kepazelikleri meşrulaştırmanın-kabullendirmenin aracı haline gelmiş dumunda. Bu sefil durumu içimize sindirmemiz, kabullenmemiz arzulanır bir şey midir?