Târihi boyunca, Türk, asla diktatörlüğe rağbet etmemiş, çatısı altına aldığı milletleri sevgi ve adâlet kanatları arasında kollayarak, batılılar gibi onların kanını canını içmemiştir. Böylece de Türk, mânevî, millî ve târihî karakterinden gelen alışkanlığı muhâfaza ederek diktatörlüğe hiç benzemeyen bir merkeziyetçi olarak yabancı güçleri ve azınlıkları idâre etmiştir. Daha sonra bakkaldan satın alınacak bir mal gibi demokrasiye dört elle sarıldı. Halbuki Türklere demokrasi nasîhati vermekten bir türlü vazgeçmeyen batıda, bugün Türklerin geçmişlerini aydınlatan insânî ve adâlete dayanan bir tutum asla görülmemiştir.
Târihi boyunca, Türk, asla diktatörlüğe rağbet etmemiş, çatısı altına aldığı milletleri sevgi ve adâlet kanatları arasında kollayarak, batılılar gibi onların kanını canını içmemiştir. Böylece de Türk, mânevî, millî ve târihî karakterinden gelen alışkanlığı muhâfaza ederek diktatörlüğe hiç benzemeyen bir merkeziyetçi olarak yabancı güçleri ve azınlıkları idâre etmiştir. Daha sonra bakkaldan satın alınacak bir mal gibi demokrasiye dört elle sarıldı. Halbuki Türklere demokrasi nasîhati vermekten bir türlü vazgeçmeyen batıda, bugün Türklerin geçmişlerini aydınlatan insânî ve adâlete dayanan bir tutum asla görülmemiştir.