Alim Kahramanın yer yer ironik üslûbunun sürükleyiciliği içinde, kolayca ve eğlenceyle okuduğumuz öyküleri (belki de bir tek öykünün çeşitlemeleri ya da bir nehir öykünün kısa bir romana dönüşümü olan öyküsünü) okurken de, bu kişilerin kimliklerini kolay kolay çözemiyoruz. Kimin kim olduğunu kestiremiyoruz. Kayıp Hikayecinin kim olduğunu anladığımızı sanırken, bunun o öykücü değil, fakat öteki (yani bu öykülerde geçen ikinci öykücü) olduğu zehabına kapılıyoruz (...) Bu hikâyeleri okuyan her yazar kendi yazarlık serüvenini ve her okuyucu da kendi okuyuculuk serüvenini gözden geçirmek zorunda kalacaktır. Ve neticede, felsefenin kadim sorusu, o, ben kimim? sorusu beyinlere lök gibi oturup kalacaktır. Araştırmacının hikâyeci, hikâyecinin eleştirmeci, eleştirmecinin bir başka hikâyeci kimliğine bürünebilmesi, söz konusu kimlik sorununun çözümündeki bir imkânsızlığa da atıfta bulunduğu biçiminde yorumlanabilecektir. Ama bu imkânsızlığın mekanik boyutlu değil ve fakat metafizik boyutlu olduğunun kavranabilmesi için gene bu hikâyelere müracaat etmek gerekecektir. Kayıp Hikâyeci kitabının kahramanı olan hikâyeci, sonunda ortadan çekiliyor, kayboluyor, ama biz, orada yeni bir hikâyeci buluyoruz: Alim Kahraman!(Rasim Özdenören, Yeni Şafak, 11 Mart 2001)
Alim Kahramanın yer yer ironik üslûbunun sürükleyiciliği içinde, kolayca ve eğlenceyle okuduğumuz öyküleri (belki de bir tek öykünün çeşitlemeleri ya da bir nehir öykünün kısa bir romana dönüşümü olan öyküsünü) okurken de, bu kişilerin kimliklerini kolay kolay çözemiyoruz. Kimin kim olduğunu kestiremiyoruz. Kayıp Hikayecinin kim olduğunu anladığımızı sanırken, bunun o öykücü değil, fakat öteki (yani bu öykülerde geçen ikinci öykücü) olduğu zehabına kapılıyoruz (...) Bu hikâyeleri okuyan her yazar kendi yazarlık serüvenini ve her okuyucu da kendi okuyuculuk serüvenini gözden geçirmek zorunda kalacaktır. Ve neticede, felsefenin kadim sorusu, o, ben kimim? sorusu beyinlere lök gibi oturup kalacaktır. Araştırmacının hikâyeci, hikâyecinin eleştirmeci, eleştirmecinin bir başka hikâyeci kimliğine bürünebilmesi, söz konusu kimlik sorununun çözümündeki bir imkânsızlığa da atıfta bulunduğu biçiminde yorumlanabilecektir. Ama bu imkânsızlığın mekanik boyutlu değil ve fakat metafizik boyutlu olduğunun kavranabilmesi için gene bu hikâyelere müracaat etmek gerekecektir. Kayıp Hikâyeci kitabının kahramanı olan hikâyeci, sonunda ortadan çekiliyor, kayboluyor, ama biz, orada yeni bir hikâyeci buluyoruz: Alim Kahraman!(Rasim Özdenören, Yeni Şafak, 11 Mart 2001)