Evet, bu kitap özünde ve unvanda bir sözlük (kelimenü); ama çoğunlukla dalgacı, hatta bazen pervasız. İşte, birkaç örnek: Çayyaş: Sabahtan akşama kadar çay içen bağımlı kimse.Tüh! bebek: İki yakaları bir araya zor gelen ve çoğu zaman anne ve babalardan destek almak zorunda kalan, yeni evli çalışan çiftin istemeden yaptığı bebek. Doğum kontrol sürçmesi.Kıroselleşme: Görgüsüzlüğün, hödüklüğün tüm dünyaya yayılması, globalleşmesi.Silenci: Trafik ışıklarında duran arabaların camlarını üstünkörü sildikten sonra sürücülerden ısrarla ve arsızca para dilenen kimse.Dekılte: Görgüsüz, kıro erkeğin ipek gömleğinin önünü derin açarak sergilediği kıllı ve altın kolyeli göğsü.Dilozor: Dildeki gelişmelere ayak uyduramadığı için hâlâ Nuh Nebiden kalma kelimelerle konuşup yazan kimse.Bürokrant: Kamuda çalışan üst düzey görevlinin pozisyonunu kötüye kullanarak elde ettiği haksız gelir.Peki, kelimeler bu kadar eziyete değerler mi? Neden elimizdekilerle yetinmiyoruz? Yetinmeyiz, yetinebilemeyiz. Boş verin kelimeleri. Söyleyin, siz en son ne zaman herhangi bir şey uydurdunuz? Sonra da karşısına geçip hayran hayran seyrettiniz, dinlediniz, dokundunuz?
Evet, bu kitap özünde ve unvanda bir sözlük (kelimenü); ama çoğunlukla dalgacı, hatta bazen pervasız. İşte, birkaç örnek: Çayyaş: Sabahtan akşama kadar çay içen bağımlı kimse.Tüh! bebek: İki yakaları bir araya zor gelen ve çoğu zaman anne ve babalardan destek almak zorunda kalan, yeni evli çalışan çiftin istemeden yaptığı bebek. Doğum kontrol sürçmesi.Kıroselleşme: Görgüsüzlüğün, hödüklüğün tüm dünyaya yayılması, globalleşmesi.Silenci: Trafik ışıklarında duran arabaların camlarını üstünkörü sildikten sonra sürücülerden ısrarla ve arsızca para dilenen kimse.Dekılte: Görgüsüz, kıro erkeğin ipek gömleğinin önünü derin açarak sergilediği kıllı ve altın kolyeli göğsü.Dilozor: Dildeki gelişmelere ayak uyduramadığı için hâlâ Nuh Nebiden kalma kelimelerle konuşup yazan kimse.Bürokrant: Kamuda çalışan üst düzey görevlinin pozisyonunu kötüye kullanarak elde ettiği haksız gelir.Peki, kelimeler bu kadar eziyete değerler mi? Neden elimizdekilerle yetinmiyoruz? Yetinmeyiz, yetinebilemeyiz. Boş verin kelimeleri. Söyleyin, siz en son ne zaman herhangi bir şey uydurdunuz? Sonra da karşısına geçip hayran hayran seyrettiniz, dinlediniz, dokundunuz?