"Kendisinin zannettiğinden çok daha aptal olduğunu anlamaya hazır olmayan kimse bu deneye kalkışmasın."
Yazar ve psikanalist Marion Milner, yirmi altı yaşındayken son derece şahsi ve ilginç bir "deney"e girişir. Kendisini nelerin mutlu ettiğini bir günlüğe tek tek kaydetmeye başlar. Amacı hayatta tesadüfen karşısına çıkan mutluluk anlarını artırmaktır. Yıllar sonra bu günlüğü elden geçirmeye karar verdiğindeyse, ortaya Kendine Ait Bir Hayat çıkar: İç dünyasını keşfetmekte epey yol kat etmiş birinin, öğrendiği şaşırtıcı şeyleri başkalarıyla paylaşma arzusunun ürünü.
Kitapta belki de en çok, hayata aklın dar odağından bakmakla tüm benliğin daha geniş odağından bakmak arasındaki fark üzerinde duruluyor. Milner ilkinin beraberinde yoğun bir eksiklik ve tatminsizlik, ikincisinin ise belirgin bir doygunluk ve bütünlük hissi getirdiğini söylüyor, zira akıl her ne kadar temel bir unsur olsa da, aklın hükümranlığının dışında kalan duyguları, arzuları ve ihtiyaçlarıyla insan çok daha karmaşık bir varlık. Öyle ki, biraz durup bakışlarımızı kendi içimize çevirdiğimizde, aslında kendimiz hakkında ne kadar az şey bildiğimizi, bastırdığımız ya da görmezden geldiğimiz ne çok yönümüzün olduğunu fark ediyoruz. Bu kitap bize tam da bunu hatırlatıyor ve bir bütün olarak benliğimizle bağlantı kurmamızın tatminkâr bir hayat için ne kadar önemli olduğunu vurguluyor.
"Kendisinin zannettiğinden çok daha aptal olduğunu anlamaya hazır olmayan kimse bu deneye kalkışmasın."
Yazar ve psikanalist Marion Milner, yirmi altı yaşındayken son derece şahsi ve ilginç bir "deney"e girişir. Kendisini nelerin mutlu ettiğini bir günlüğe tek tek kaydetmeye başlar. Amacı hayatta tesadüfen karşısına çıkan mutluluk anlarını artırmaktır. Yıllar sonra bu günlüğü elden geçirmeye karar verdiğindeyse, ortaya Kendine Ait Bir Hayat çıkar: İç dünyasını keşfetmekte epey yol kat etmiş birinin, öğrendiği şaşırtıcı şeyleri başkalarıyla paylaşma arzusunun ürünü.
Kitapta belki de en çok, hayata aklın dar odağından bakmakla tüm benliğin daha geniş odağından bakmak arasındaki fark üzerinde duruluyor. Milner ilkinin beraberinde yoğun bir eksiklik ve tatminsizlik, ikincisinin ise belirgin bir doygunluk ve bütünlük hissi getirdiğini söylüyor, zira akıl her ne kadar temel bir unsur olsa da, aklın hükümranlığının dışında kalan duyguları, arzuları ve ihtiyaçlarıyla insan çok daha karmaşık bir varlık. Öyle ki, biraz durup bakışlarımızı kendi içimize çevirdiğimizde, aslında kendimiz hakkında ne kadar az şey bildiğimizi, bastırdığımız ya da görmezden geldiğimiz ne çok yönümüzün olduğunu fark ediyoruz. Bu kitap bize tam da bunu hatırlatıyor ve bir bütün olarak benliğimizle bağlantı kurmamızın tatminkâr bir hayat için ne kadar önemli olduğunu vurguluyor.
Karton Cilt, 204 sayfa
9Ocak2015 tarihinde, METİS YAYINLARI tarafından yayınlandı