Bu kitap gündelik hayat içindeki sosyallik deneyimini geçmişin ve bugünün aynasında inceleme kaygısıyla hazırlanmıştır. Türkiye toplumu ekonomisiyle, kültür yaşamıyla, siyasetiyle hızlı bir değişim sürecinin içinden geçiyor. Bu süreçte yeni nesil genç İslâmî aktörlerin kentsel yaşama, yüksek eğitime, medyaya, tüketim kalıplarına ve serbest piyasa dinamiklerine dâhil olma çabası, kendilerini içeriden dönüştürüyor. Batı modernliğini tümüyle reddeden eski kolaycı ve toptancı çözümlerin tersine, gündelik yaşamda İslami yerellikle Batılılık arasında karşılıklı ilişki kurmak üzerine kurulu olan; daha zor ama daha sentezci ve melez alanlar açılıyor. Yaşam alanlarını sadece Batılı merkezin kültürel kodlarına tutunarak şekillendiren bir gençliğin tekilliğini gelenek ve İslami yaşam biçimleriyle çoğullaştıran, gerçek hayatla soyut ve doktriner değil de, daha canlı ve somut ilişkiler kuran yepyeni dindarlık biçimleri oluşuyor. Ne Batı modernliğine asimile olmak isteyen ne de Orta Doğulu reformistlerin eski red politikalarına teslim olarak dini topluluk içinde benliğini eritmek isteyen; bunun yerine özgün bireysellik ve dindarlık arasında yeni bağlar kurmaya çalışan canlı bir öznellik arayışı ortaya çıkıyor.
Toplumsal değişim süreçleri otoriteryenliğin hem Batıcı hem İslamcı varyantlarından kurtuldukça, tabii akışına bırakıldıkça, yerel ve küresel arasında çok daha yenilikçi sosyal biçimler ortaya çıkıyor. Bunun yanında seksenlerin İslami hareketlerini yoğun biçimde etkilemiş olan İran devrimi ve toplumu, Tahran'daki sekülarist gençlik hareketleri tarafından eleştiriliyor, bu da her iki toplumda birbirine ayna tutan zıt ve benzer yönlü karşılaştırmalar yapmayı kitap içinde mümkün kılıyor. Öte yandan, sadece yeni toplumsal hareketleri değil toplumun tüm kesimlerini etkileyen bir görsel rejim ve simülasyon çağı; anlam ve hakikat arayışlarına darbe vuran sanal bir kültür; kamusal alanı zayıflatan ve kişiyi özel alana hapseden yıkıcı bir homojenleşme bireylerin zihnini kuşatıyor. Kitapta her kesimi etkileyen bu süreçlere ilişkin eleştiri, endişe ve tasvirlerin izlerini de bulmak mümkün.
Bu kitap gündelik hayat içindeki sosyallik deneyimini geçmişin ve bugünün aynasında inceleme kaygısıyla hazırlanmıştır. Türkiye toplumu ekonomisiyle, kültür yaşamıyla, siyasetiyle hızlı bir değişim sürecinin içinden geçiyor. Bu süreçte yeni nesil genç İslâmî aktörlerin kentsel yaşama, yüksek eğitime, medyaya, tüketim kalıplarına ve serbest piyasa dinamiklerine dâhil olma çabası, kendilerini içeriden dönüştürüyor. Batı modernliğini tümüyle reddeden eski kolaycı ve toptancı çözümlerin tersine, gündelik yaşamda İslami yerellikle Batılılık arasında karşılıklı ilişki kurmak üzerine kurulu olan; daha zor ama daha sentezci ve melez alanlar açılıyor. Yaşam alanlarını sadece Batılı merkezin kültürel kodlarına tutunarak şekillendiren bir gençliğin tekilliğini gelenek ve İslami yaşam biçimleriyle çoğullaştıran, gerçek hayatla soyut ve doktriner değil de, daha canlı ve somut ilişkiler kuran yepyeni dindarlık biçimleri oluşuyor. Ne Batı modernliğine asimile olmak isteyen ne de Orta Doğulu reformistlerin eski red politikalarına teslim olarak dini topluluk içinde benliğini eritmek isteyen; bunun yerine özgün bireysellik ve dindarlık arasında yeni bağlar kurmaya çalışan canlı bir öznellik arayışı ortaya çıkıyor.
Toplumsal değişim süreçleri otoriteryenliğin hem Batıcı hem İslamcı varyantlarından kurtuldukça, tabii akışına bırakıldıkça, yerel ve küresel arasında çok daha yenilikçi sosyal biçimler ortaya çıkıyor. Bunun yanında seksenlerin İslami hareketlerini yoğun biçimde etkilemiş olan İra... tümünü göster
Son zamanlarda okuduğum en akıcı üsluba sahip ve tespitleri çok yerinde bir eser.
Özellikle bugünün İslami hareket aktörlerini anlamak açısından çok kıymetli olduğunu düşünüyorum.
Okuyunuz, okutunuz, zihin açar:)
Ciltsiz, 205 sayfa
2012 tarihinde, Ufuk Yayınları tarafından yayınlandı