Korku ve Titreme öyküyle roman arasında ara bir türdür. Olaylar aynı mekanda gerçekleşir ve bütün öykülerde karşımıza çıkan karakterler aynı kişilerdir. Öyküler boyunca kahramanları çeşitli yönleriyle daha yakından tanıma fırsatı elde ediyoruz. Bu öykü-romanın en güçlü yönü köylülerin hurafe doluyaşamlarını yeniden yaratmadaki başarısıdır. Saedi, kuru ve belgesel bir yöntem ve natüralist bir yaklaşımla bu insanların yaşamlarını tasvir etmek yerine bu kişilerin dünyasını onların gözünden göründüğü biçimde kurmaya çalışır ve bunda büyük ölçüde başarılı olur. Bu özellik okura hem bu dünyayı yeniden üretme fırsatı verir hem de onu bu dünyaya eleştirel mesafesini korumaya ve buna karşı tavır almaya iter. Korku ve Titreme iki katmanlı bir görevin üstesinden gelmiş olur: Birinci uğrakta empati yoluyla bu yoksulluk ve hurafe dolu dünyayla özdeşleşmemizin olanaklarını sağlar, ancak ikinci uğrakta, özellikle günümüz dünyasının irili ufaklı ögelerini işe karıştırarak, bir yabancılaştırma uğrağı yaratır ve bize bu dünyanın sonsuzluğunu ve yok olmaya yazgılı oluşunu anımsatır.
Korku ve Titreme öyküyle roman arasında ara bir türdür. Olaylar aynı mekanda gerçekleşir ve bütün öykülerde karşımıza çıkan karakterler aynı kişilerdir. Öyküler boyunca kahramanları çeşitli yönleriyle daha yakından tanıma fırsatı elde ediyoruz. Bu öykü-romanın en güçlü yönü köylülerin hurafe doluyaşamlarını yeniden yaratmadaki başarısıdır. Saedi, kuru ve belgesel bir yöntem ve natüralist bir yaklaşımla bu insanların yaşamlarını tasvir etmek yerine bu kişilerin dünyasını onların gözünden göründüğü biçimde kurmaya çalışır ve bunda büyük ölçüde başarılı olur. Bu özellik okura hem bu dünyayı yeniden üretme fırsatı verir hem de onu bu dünyaya eleştirel mesafesini korumaya ve buna karşı tavır almaya iter. Korku ve Titreme iki katmanlı bir görevin üstesinden gelmiş olur: Birinci uğrakta empati yoluyla bu yoksulluk ve hurafe dolu dünyayla özdeşleşmemizin olanaklarını sağlar, ancak ikinci uğrakta, özellikle günümüz dünyasının irili ufaklı ögelerini işe karıştırarak, bir yabancılaştırma uğrağı yaratır ve bize bu dünyanın sonsuzluğunu ve yok olmaya yazgılı oluşunu anımsatır.
“Kim iman olmaksızın tanrıyı severse kendisini yansıtır, kim tanrıyı severse tanrıyı yansıtır.”
http://filmonerisi.blogspot.com/2012/11/normal-0-21-false-false-false.html
muhteşem... imana farklı bi bakış açısı... düşüncelerimi değiştirdi. okumalarımı büyük ölçüde değiştirdi, alelade okuduğum şeylerin hatta fazlasıyla dinlemekten, anlatılmasından neredeyse basitleşmiş olayların alelade okunmaya layık olmayan muhteşem olaylar olduğunu tekrar farketmemi sağladı.
Hz. İbrahim'in iman sicramasini etik olani askiya alarak nasıl başardığını, onu anlamanın zor olduğunu çünkü peygamber ve iman babası olduğunu ağır felsefi bir dille kaleme almıştır,