Edebiyat eleştirisi alanının yirminci yüzyıldaki en önemli isimlerinden Paul de Manın, okumanın problemli yapısına yoğunlaşan, ve edebiyatla ilgilenenlerin birer okur olarak kendi rollerine ilişkin varsayımlarını sorgulayan, geniş etkili ve klasikleşmiş eseri Körlük ve İçgörü nihayet Türkçede.De Man bu kitaptaki denemelerinde başka edebiyat kuramcıları gibi doğrudan edebiyat eserlerinden değil, edebiyata bakışlarındaki derinlik herkesçe kabul edilmiş olan eleştirmenlerden hareketle geliştiriyor düşüncesini. Blanchot, Lukács, Poulet, Derrida, Heidegger, Bloom gibi eleştirmenlerin, inceledikleri metinlerin yapısı hakkındaki bulgularının, en başta model olarak kullandıkları genel anlayışla çeliştiğini gösteriyor. Bu yazarların pek de farkında olmadıkları, kör noktalarını oluşturan bu çelişki ve uyuşmazlıkların aslında onları beslediğini, en iyi içgörülerini, bu içgörülerin çürüttüğü varsayımlara borçlu olduklarını gösteriyor. De Mana göre modern eleştirmenler edebiyatı gizeminden arındırdıklarını zannettiklerinde aslında edebiyat onları gizeminden arındırıyordur; ama bu, zorunlu olarak bir kriz biçiminde gerçekleştiğinden, kendi içlerinde olanlara kördürler. Tam da edebiyatın hesabını gördüklerini iddia ettikleri anda edebiyat aslında her yerdedir; antropoloji, dilbilim, psikanaliz diye adlandırdıkları şey, aynen Hydranın başı gibi, her kesildiğinde yeniden zuhur eden edebiyattan başka bir şey değildir.Edebiyatla ve edebiyat kuramıyla ilgilenenlerin yanı sıra, beşeri bilim alanlarında çalışan bütün araştırmacıların da dikkatle okuması gereken, zorlu ama zihin açıcı bir klasik.
Edebiyat eleştirisi alanının yirminci yüzyıldaki en önemli isimlerinden Paul de Manın, okumanın problemli yapısına yoğunlaşan, ve edebiyatla ilgilenenlerin birer okur olarak kendi rollerine ilişkin varsayımlarını sorgulayan, geniş etkili ve klasikleşmiş eseri Körlük ve İçgörü nihayet Türkçede.De Man bu kitaptaki denemelerinde başka edebiyat kuramcıları gibi doğrudan edebiyat eserlerinden değil, edebiyata bakışlarındaki derinlik herkesçe kabul edilmiş olan eleştirmenlerden hareketle geliştiriyor düşüncesini. Blanchot, Lukács, Poulet, Derrida, Heidegger, Bloom gibi eleştirmenlerin, inceledikleri metinlerin yapısı hakkındaki bulgularının, en başta model olarak kullandıkları genel anlayışla çeliştiğini gösteriyor. Bu yazarların pek de farkında olmadıkları, kör noktalarını oluşturan bu çelişki ve uyuşmazlıkların aslında onları beslediğini, en iyi içgörülerini, bu içgörülerin çürüttüğü varsayımlara borçlu olduklarını gösteriyor. De Mana göre modern eleştirmenler edebiyatı gizeminden arındırdıklarını zannettiklerinde aslında edebiyat onları gizeminden arındırıyordur; ama bu, zorunlu olarak bir kriz biçiminde gerçekleştiğinden, kendi içlerinde olanlara kördürler. Tam da edebiyatın hesabını gördüklerini iddia ettikleri anda edebiyat aslında her yerdedir; antropoloji, dilbilim, psikanaliz diye adlandırdıkları şey, aynen Hydranın başı gibi, her kesildiğinde yeniden zuhur eden edebiyattan başka bir şey değildir.Edebiyatla ve edebiyat kuramıyla ilgilenenlerin yanı sıra, beşeri bilim alanl... tümünü göster