Tarihin ana ırmağı büyük şehirlerin vadisinden akar. Bu akışın uygarlık dediğimiz birikimleriyle örülen büyük şehirlerin çevre ve hayat dokusunda dünyanın, insanlık durumlarının her değişimi bir öncekiyle örtüşür ve bize bir tarih içinde, onunla birlikte oluştuğumuzu anlatır. Bunlar, birleşerek varoluş maceramızı oluşturan ayrı anlatılardır, büyük şehirlerin kimliğidir. Büyük şehirler, akışın yer değiştirdiği ya da kabardığı anlarda tıpkı canlı bir varlık, hattâ insanın kendi gibi zaman ve tarihle olan ilişkilerini yeniden kurabilmek için mücadele ederler. Bu, sarsıntıların, altüst oluşların yeni bileşimlerle yüklü olduğu bir geçiş dönemidir. Şehirlere bu sürecin aynasında bakmak, hayatlarının en önemli kesitinde onlara yaklaşmak, sadece tarihe daha yakından tanıklık etmek değil, bir kutlama, bir felâket ya da veda anında bir dostun yanında olmaktır. Bu dizimizde böyle bir ilgi ve yakınlığı çoktan hak etmiş olan şehirlerin hikâyeleri yeralıyor.Kudüs... Üç kere kutsal şehir, üç kere göz dikilen şehir... Ortaçağdan beri Müslüman ve dört yüzyıldan beri Osmanlı hâkimiyeti altındaki kent 1917de Avrupalı ve Hıristiyan ellere geçer. İngiliz askerî birliklerinin başındaki General Allenby zaferinin tadına varabilir. Artık bu yönetim altında kenti modernleştirme projeleri geliştirilmektedir. Ama yeni gelenlerin uzlaşma istekleri, yerlerini, çok kısa zamanda çok daha büyük hırslara bırakır. Çeşitli cemaatlere uyamayacak kadar büyük hırslar... Hızla hayal kırıklığına dönüşen umutlardan sonra, bu son derece simgesel şehrin ve stratejik bölgenin denetimi için gerilimler, nüfuz çekişmeleri dönemi başlar. Durum, otuz seneden kısa bir sürede, nasıl ve neden 1947deki parçalanmaya varacak şekilde bozuldu?
Tarihin ana ırmağı büyük şehirlerin vadisinden akar. Bu akışın uygarlık dediğimiz birikimleriyle örülen büyük şehirlerin çevre ve hayat dokusunda dünyanın, insanlık durumlarının her değişimi bir öncekiyle örtüşür ve bize bir tarih içinde, onunla birlikte oluştuğumuzu anlatır. Bunlar, birleşerek varoluş maceramızı oluşturan ayrı anlatılardır, büyük şehirlerin kimliğidir. Büyük şehirler, akışın yer değiştirdiği ya da kabardığı anlarda tıpkı canlı bir varlık, hattâ insanın kendi gibi zaman ve tarihle olan ilişkilerini yeniden kurabilmek için mücadele ederler. Bu, sarsıntıların, altüst oluşların yeni bileşimlerle yüklü olduğu bir geçiş dönemidir. Şehirlere bu sürecin aynasında bakmak, hayatlarının en önemli kesitinde onlara yaklaşmak, sadece tarihe daha yakından tanıklık etmek değil, bir kutlama, bir felâket ya da veda anında bir dostun yanında olmaktır. Bu dizimizde böyle bir ilgi ve yakınlığı çoktan hak etmiş olan şehirlerin hikâyeleri yeralıyor.Kudüs... Üç kere kutsal şehir, üç kere göz dikilen şehir... Ortaçağdan beri Müslüman ve dört yüzyıldan beri Osmanlı hâkimiyeti altındaki kent 1917de Avrupalı ve Hıristiyan ellere geçer. İngiliz askerî birliklerinin başındaki General Allenby zaferinin tadına varabilir. Artık bu yönetim altında kenti modernleştirme projeleri geliştirilmektedir. Ama yeni gelenlerin uzlaşma istekleri, yerlerini, çok kısa zamanda çok daha büyük hırslara bırakır. Çeşitli cemaatlere uyamayacak kadar büyük hırslar... Hızla hayal kırıklığına dönüşen umutlardan s... tümünü göster