20. Yüzyılın en önemli dönemeçlerinden biri Soğuk Savaş Döneminin bitişi oldu. ama yerine barış gelmedi. Küreselleşmenin dünya ölçeğindeki adaletsizliği derinleştiren, kültürü aynılaştıran boyutları kendine karşı tepkileri de kaçınılmaz olarak doğurdu; etnik, dini ve ulusal gruplar arası çatışmalar arttı. Ulus devletlerin hareket aslanlarının giderek daralması da bu grupların seslerini yükseltmeleri ve varoluşları için yer açtı. insanlar kültürel farklılıkların kabul edilmesi, siyasi temsil gibi taleplerde daha ısrarlı olmaya başladılar. bu talepler, yıllardır ihmal edilmiş olan kültüre dair konuları siyasetin kalbine yerleştirdi, kültürü dikkate almayan siyaset yapma tarzlarını geçersiz kıldı.Evet, içinde doğup büyüdüğümüz, bize değerlerimizin ve anlamlarımızın çoğunu veren kültürümüz kişisel kimliğimizin bir parçasıdır. Kültürün kimlikle ilişkisiyse değişmez ve durağan değildir. Kültür-siyast ilişkisine içkin olan baskıcı unsurları özgür bireyler kabul ya da reddedebilirler. Yeter ki kamusal eğitim ve bilgi edinme mekanizmaları başka seçenekleri de barındıracak, bütün seçenekler, herkes için eşit ulaşılabilirlikte olacak biçimde düzenlensin. Kültür, Kimlik ve Siyaset, kültüre dair talepler, adalet, yurttaşlık ve siyasal toplum için yeni düşünceler içeriyor. otonomi temelli yaklaşımlarla diyaloğa girip, bu diyalogdan kimlik temelli bir yaklaşımın olanaklarını araştırmaya soyunuyor. önerdiği çokkültürlü adalet anlayışını, bireyi kuran temel bir unsur olarak kültürel kimlikle temellendiriyor. Yazar, bu ablayışın, miliyetçilik, yurttaşlık, siyasi kültür gibi kategoriler açısından neler ifade ettiğini inceliyor; bazı hayali örneklerin yanı sıra gerçek dünyadan da pek çok örnek kullanarak ayakları yere basan bir çözümleme sunuyor. Çağdaş liberal siyaset felsefesini temel kavramlarını tartışırken birey olmanın liberal rejimlerdeki açmazlarına, adalet ve saygı kavramları açısındanişaret ediyor.Anglosakson akademilerinde bir süredir hararetle tartışılan, kıta avrupası siyaset teorisyenlerinin de yavaş yavaş dert etmeye başladığı bu meseleye Türkiye2den önemli ve orijinal bir katkı olduğunu düşündüğümüz kitabın ülkemizdeki konuyla ilgili tartışmalara ve siyasi önerilere ilham vermesini ümit ediyoruz.Nafiz tokun kitabı, Anglosakson siyaset felsefesinde son zamanların üzerinde en çok düşünülen meselelerinden biri olan modern liberal devlet ve çokkültürlülük arasındaki ilşkiye önemli ve aydınlatıcı bir yaklaşım getiriyor. Tokun derin, etkili ve eleştirel çözümlemeleri sadece liberalizm teorisi ve kültürel çeşitliliğin doğasını sorgulamakla kalmıyor, aynı zamanda siyasal kimliği de irdeliyor. Tok kitabında, John Rawls ve Will Kymlicka gibi önemli siyaset teorisyenlerinin eleştirel bir değerlendirmesini yapıyor, modern siyaset teorisinde merkezi bir yer işgal eden liberal devlet/çokkültürlülük tartışmasını genişletiyor, bu tartışmaya önemli katkılarda bulunuyor.Iain Hampshere-Monk, History of Political Thought Dergisinin editörü.
20. Yüzyılın en önemli dönemeçlerinden biri Soğuk Savaş Döneminin bitişi oldu. ama yerine barış gelmedi. Küreselleşmenin dünya ölçeğindeki adaletsizliği derinleştiren, kültürü aynılaştıran boyutları kendine karşı tepkileri de kaçınılmaz olarak doğurdu; etnik, dini ve ulusal gruplar arası çatışmalar arttı. Ulus devletlerin hareket aslanlarının giderek daralması da bu grupların seslerini yükseltmeleri ve varoluşları için yer açtı. insanlar kültürel farklılıkların kabul edilmesi, siyasi temsil gibi taleplerde daha ısrarlı olmaya başladılar. bu talepler, yıllardır ihmal edilmiş olan kültüre dair konuları siyasetin kalbine yerleştirdi, kültürü dikkate almayan siyaset yapma tarzlarını geçersiz kıldı.Evet, içinde doğup büyüdüğümüz, bize değerlerimizin ve anlamlarımızın çoğunu veren kültürümüz kişisel kimliğimizin bir parçasıdır. Kültürün kimlikle ilişkisiyse değişmez ve durağan değildir. Kültür-siyast ilişkisine içkin olan baskıcı unsurları özgür bireyler kabul ya da reddedebilirler. Yeter ki kamusal eğitim ve bilgi edinme mekanizmaları başka seçenekleri de barındıracak, bütün seçenekler, herkes için eşit ulaşılabilirlikte olacak biçimde düzenlensin. Kültür, Kimlik ve Siyaset, kültüre dair talepler, adalet, yurttaşlık ve siyasal toplum için yeni düşünceler içeriyor. otonomi temelli yaklaşımlarla diyaloğa girip, bu diyalogdan kimlik temelli bir yaklaşımın olanaklarını araştırmaya soyunuyor. önerdiği çokkültürlü adalet anlayışını, bireyi kuran temel bir unsur olarak kültürel kimlikle ... tümünü göster