Kur'an-ı Kerim Arabistan'ın kupkuru kum çöllerinden adeta billur bir pınar gibi fışkırarak ihtiyar dünyanın günah kirlerini bereketli sularıyla silip süpüren, ulaştığı her yerde rahmet ve bereket bahçeleri tesis eden rahmet hitabı...
O Arapça bir hitap; yahut da kitaplaşmış Arapça bir hitap... Arapça hitap olması kitap olmasından da öndedir. Onu dinlemeye ve anlamaya çalışırken Kur'an'ın kitap olmasından ziyade hitap olma özelliğini göz önünde bulundurmamız gerekmektedir.
Kur'an bir hitap harikası olduğu kadar da bir dil mucizesidir. Bu bakımdan O'nun bahşettiği ilâhi mesajları alırken belli bir dil kalıbına sokularak verildiğini hiçbir zaman unutmamamız gerekmektedir. Halbuki dil kalıpları sınırlı, manalar ise sınırsızdır. Özellikle ilâhî manaların beşerî olan dil formları ile ifade edilmesi, elbette ki bu formları zorlayacaktır. Öyle ise ilâhî lâfız ve manaya kalıplık yapan anlam sınırları nelerdir? İslâmî ilimlerin farklı sahalarında terminoloji kurallarını koyan üstad bilginler bu anlam sınırlarını nasıl belirlemişlerdir? Ayrıca yedinci yüzyıldan beri Kur'an-ı Kerim hâlâ geçerliliğini ve aktüalitesini en güçlü bir şekilde devam ettirmekte, her çağda önemini kaybetmeyen beşeri değerleri insanlığa sunmayı sürdürmektedir. Kur'an-ı Kerim'in bu gücünün izahı nasıl yapılmalıdır? Elinizde bu mütevazı çalışma bu sorunların cevabını aramaktadır.
(Tanıtım Bülteninden)
Kur'an-ı Kerim Arabistan'ın kupkuru kum çöllerinden adeta billur bir pınar gibi fışkırarak ihtiyar dünyanın günah kirlerini bereketli sularıyla silip süpüren, ulaştığı her yerde rahmet ve bereket bahçeleri tesis eden rahmet hitabı...
O Arapça bir hitap; yahut da kitaplaşmış Arapça bir hitap... Arapça hitap olması kitap olmasından da öndedir. Onu dinlemeye ve anlamaya çalışırken Kur'an'ın kitap olmasından ziyade hitap olma özelliğini göz önünde bulundurmamız gerekmektedir.
Kur'an bir hitap harikası olduğu kadar da bir dil mucizesidir. Bu bakımdan O'nun bahşettiği ilâhi mesajları alırken belli bir dil kalıbına sokularak verildiğini hiçbir zaman unutmamamız gerekmektedir. Halbuki dil kalıpları sınırlı, manalar ise sınırsızdır. Özellikle ilâhî manaların beşerî olan dil formları ile ifade edilmesi, elbette ki bu formları zorlayacaktır. Öyle ise ilâhî lâfız ve manaya kalıplık yapan anlam sınırları nelerdir? İslâmî ilimlerin farklı sahalarında terminoloji kurallarını koyan üstad bilginler bu anlam sınırlarını nasıl belirlemişlerdir? Ayrıca yedinci yüzyıldan beri Kur'an-ı Kerim hâlâ geçerliliğini ve aktüalitesini en güçlü bir şekilde devam ettirmekte, her çağda önemini kaybetmeyen beşeri değerleri insanlığa sunmayı sürdürmektedir. Kur'an-ı Kerim'in bu gücünün izahı nasıl yapılmalıdır? Elinizde bu mütevazı çalışma bu sorunların cevabını aramaktadır.
(Tanıtım Bülteninden)
Karton Cilt, 295 sayfa
Kasım1997 tarihinde, Beyan Yayınları tarafından yayınlandı