İslâmı tercih etmiş akıl sahibi hiç bir kimse, o dinin peygamberinin rolünü, fonksiyonunu inkâr edemez; onun peygamberî örnekliğinden mestağnî olamaz. Ancak bu gerçeği teslim etmek ve kabullenmek, hadis veya sünnet adıyla bize intikal eden her rivayeti kritiksiz, körükörüne kabul veya tasdik etmeyi hiçbir şekilde mazur gösteremez ya da zorunlu kılamaz. Çünkü her büyük ideal ve şahsiyet için olduğu gibi, Hz. Peygamberin şahsı etrafında da çok geniş bir uydurmacılık çemberi örülmüştür. Bu uydurmacılık, ilk dönemlerden günümüze doğru geldikçe yoğunluğunu ve cüretini arttırmıştır. Öyle ki, artık bir dönemde, bir sözün hadis diye rivayet edilmesinden sonra, onun Kurâna, sağduyuya, akla aykırılığı hiç önemli görülmeden kabullenilmesi takva, onu reddetmek ise dinin temellerinden birine indirilmiş bir darbe sayılmıştır.
İslâmı tercih etmiş akıl sahibi hiç bir kimse, o dinin peygamberinin rolünü, fonksiyonunu inkâr edemez; onun peygamberî örnekliğinden mestağnî olamaz. Ancak bu gerçeği teslim etmek ve kabullenmek, hadis veya sünnet adıyla bize intikal eden her rivayeti kritiksiz, körükörüne kabul veya tasdik etmeyi hiçbir şekilde mazur gösteremez ya da zorunlu kılamaz. Çünkü her büyük ideal ve şahsiyet için olduğu gibi, Hz. Peygamberin şahsı etrafında da çok geniş bir uydurmacılık çemberi örülmüştür. Bu uydurmacılık, ilk dönemlerden günümüze doğru geldikçe yoğunluğunu ve cüretini arttırmıştır. Öyle ki, artık bir dönemde, bir sözün hadis diye rivayet edilmesinden sonra, onun Kurâna, sağduyuya, akla aykırılığı hiç önemli görülmeden kabullenilmesi takva, onu reddetmek ise dinin temellerinden birine indirilmiş bir darbe sayılmıştır.