Bu çalışmasında yazar bir yandan kurban açısından dine bakarken diğer yandan din açısından kurbanı ele almaktadır. Açıkçası yazar kurbanı öncelikle dini bir kurum olarak ele almaktadır. Ancak din kavramının elinizdeki kitapta öne çıkan vurgusu, kurbanın tarihî, antropolojik, etnolojik, sosyolojik ve psikolojik boyutlarıyla ele alınmasına engel teşkil etmediği gibi tam aksine dinin de bu açılardan incelenmesini mümkün kılmaktadır. Hiç kuşkusuz yazarın dinler arasında sahicilik, nitelik ve seviye bakımından belirli ayırımlara gittiği, belli fikrî tercihlerde bulunduğu görülecektir. Ancak bu, yazarın bir din sosyolojisi uzmanı olarak bilimsel bakış açısına sadık kaldığı gerçeğiyle örtüşen bir durumdur. Her yıl kurban bayramı yaklaşırken ülkemizde ve dünyada kurban ibadeti etrafında gelişen tartışmaların, konu etrafında aydınlanmaya ihtiyaç doğurduğu ortadadır. Kurban ibadetine, hayvan katliamı, hayvanlara işkence, mazlum hayvanlar terimleriyle yaklaşarak eleştiren ve bazı durumlarda eleştirilerinin dozunu saldırı boyutlarına taşıyan çevrelerin ise bu ihtiyacı giderek derinleştirdiği görülmektedir. Öyle anlaşılıyor ki, yazara göre bu tür eleştirileri anlamlı biçimde göğüslemenin yolu özür dileyici bir tutum geliştirmek değil, kurban ve din arasındaki ilişkiyi bütün boyutlarıyla ortaya koyarak, bu yöndeki bilimsel birikime katkı sağlamaktır.
Bu çalışmasında yazar bir yandan kurban açısından dine bakarken diğer yandan din açısından kurbanı ele almaktadır. Açıkçası yazar kurbanı öncelikle dini bir kurum olarak ele almaktadır. Ancak din kavramının elinizdeki kitapta öne çıkan vurgusu, kurbanın tarihî, antropolojik, etnolojik, sosyolojik ve psikolojik boyutlarıyla ele alınmasına engel teşkil etmediği gibi tam aksine dinin de bu açılardan incelenmesini mümkün kılmaktadır. Hiç kuşkusuz yazarın dinler arasında sahicilik, nitelik ve seviye bakımından belirli ayırımlara gittiği, belli fikrî tercihlerde bulunduğu görülecektir. Ancak bu, yazarın bir din sosyolojisi uzmanı olarak bilimsel bakış açısına sadık kaldığı gerçeğiyle örtüşen bir durumdur. Her yıl kurban bayramı yaklaşırken ülkemizde ve dünyada kurban ibadeti etrafında gelişen tartışmaların, konu etrafında aydınlanmaya ihtiyaç doğurduğu ortadadır. Kurban ibadetine, hayvan katliamı, hayvanlara işkence, mazlum hayvanlar terimleriyle yaklaşarak eleştiren ve bazı durumlarda eleştirilerinin dozunu saldırı boyutlarına taşıyan çevrelerin ise bu ihtiyacı giderek derinleştirdiği görülmektedir. Öyle anlaşılıyor ki, yazara göre bu tür eleştirileri anlamlı biçimde göğüslemenin yolu özür dileyici bir tutum geliştirmek değil, kurban ve din arasındaki ilişkiyi bütün boyutlarıyla ortaya koyarak, bu yöndeki bilimsel birikime katkı sağlamaktır.