Zaman Ağustos sonu 2010. İçim sıkılıyor. Yaptığım herşey anlamını yitirmiş sanki. “Neden buradayım?”, “kimim?” gibi sorular sürekli beynimde. Kalbim ağrıyor, bir nevi kanıyor ve çok ağır.
Bir öğlen kızkardeşim Semin ve eşim Burcu ile yemek yiyoruz. “Neyin var?” diye soruyorlar. Ağlamaya başlıyorum. Semin, “Benimle Çıralı’ya kundalini yoga eğitmenliği kampına gelsene” diyor. Ne olduğunu bilmediğim bu yöne tereddüt etmeden ‘evet’ diyor içim.
Her türlü önyargıyı, bilgiyi, öğrenilmişliği, kibiri, kabiliyeti havaalanında bırakıyorum. Bir sırt çantası ile uçağa biniyorum. Çıralı’da hiç kimseyi tanımıyorum. İlk gün Guru Rattana’nın “Neden buradasın?” sorusunu içim “Bir olmak için!” şeklinde cevaplıyor. İlk meditasyon sonrasında “Ne gördün?” sorusuna içim “Hiçbir şey” diyor. Guru “Hiçbir şey çok değerli,” diyor. Günler geçtikçe dinliyorum; duymadıklarımı, işitmediklerimi, görmediklerimi. Ne de çoklar! Yolda çürümüş kalbimi andıran bir taş buluyorum. Karanlık, gri ve köşeli. Başka bir gün başım çok ağır. Sessizlik içinde geçen sabahın öğleden sonrası bir çemberde oturuyoruz. Güzel ruhlar var etrafımda. Sevgiyi hissediyorum. Semin “Ben konuşmak istiyorum” diyor. O anda bedenim masaya yığılıyor, ağlıyorum, adeta kaslarım gerilmekten kopacaklar. Bir yandan göğsüm sanki bambaşka bir oksijen çeşidi ile dolup açılırken sırtımdan, iki kürek kemiğimin arasından içime ılık bir nehir giriyor. Semin’in ağzından evren, ilahi mutlak “Seni affediyorum, kendine haksızlık etme. Seni seviyor
Zaman Ağustos sonu 2010. İçim sıkılıyor. Yaptığım herşey anlamını yitirmiş sanki. “Neden buradayım?”, “kimim?” gibi sorular sürekli beynimde. Kalbim ağrıyor, bir nevi kanıyor ve çok ağır.
Bir öğlen kızkardeşim Semin ve eşim Burcu ile yemek yiyoruz. “Neyin var?” diye soruyorlar. Ağlamaya başlıyorum. Semin, “Benimle Çıralı’ya kundalini yoga eğitmenliği kampına gelsene” diyor. Ne olduğunu bilmediğim bu yöne tereddüt etmeden ‘evet’ diyor içim.
Her türlü önyargıyı, bilgiyi, öğrenilmişliği, kibiri, kabiliyeti havaalanında bırakıyorum. Bir sırt çantası ile uçağa biniyorum. Çıralı’da hiç kimseyi tanımıyorum. İlk gün Guru Rattana’nın “Neden buradasın?” sorusunu içim “Bir olmak için!” şeklinde cevaplıyor. İlk meditasyon sonrasında “Ne gördün?” sorusuna içim “Hiçbir şey” diyor. Guru “Hiçbir şey çok değerli,” diyor. Günler geçtikçe dinliyorum; duymadıklarımı, işitmediklerimi, görmediklerimi. Ne de çoklar! Yolda çürümüş kalbimi andıran bir taş buluyorum. Karanlık, gri ve köşeli. Başka bir gün başım çok ağır. Sessizlik içinde geçen sabahın öğleden sonrası bir çemberde oturuyoruz. Güzel ruhlar var etrafımda. Sevgiyi hissediyorum. Semin “Ben konuşmak istiyorum” diyor. O anda bedenim masaya yığılıyor, ağlıyorum, adeta kaslarım gerilmekten kopacaklar. Bir yandan göğsüm sanki bambaşka bir oksijen çeşidi ile dolup açılırken sırtımdan, iki kürek kemiğimin arasından içime ılık bir nehir giriyor. Semin’in ağzından evren, ilahi mutlak “Seni affediyorum, kendine haksızlık etme. Seni seviyor
Karton Cilt
2011 tarihinde, Cinius tarafından yayınlandı