Yıl 1967 olmalı. Edebiyatçılar Birliğinin Çiçek Pasajının Galatasaray Lisesine bakan köşesinde bir lokali vardı. Kimi akşamlar genç arkadaşlarla orada buluşup birkaç kadeh atıyoruz. Yine böyle uzamş bir akşam. Aklımda kaldığına göre Egemen Berköz, Nihat Behram, Hüseyin Peker, daha birkaç arkadaş, lokalin İstiklal Caddesine bakan pençeresi önünde oturmaktayız. Vakit, gecenin sınırını aşmış olmalı. Kapıdan, esmer, iri yarı, üstü başı biraz perişanca bir adam girdi. Bir şişe şarap söyleyerek bizim masanın yanına ilişti. İçiyor, içtikçe de ağlıyor, arada sırada ağzından Nâzım Hikmetin sözleri dökülüyor. Doğrusu, kim olduğunu bilmiyorum. Bir ara, Ben şimdi pavyona gidiyorum dedi ve masadan kalktı. Var mı benimle gelen? Kimsede bir hareket yok. Nasıl oldu bilmiyorum, Varım dedim, hadi gidelim. Ve omuz omuza Asmalımescitin ara sokaklarına düştük. (Kitabın Girişinden)
Yıl 1967 olmalı. Edebiyatçılar Birliğinin Çiçek Pasajının Galatasaray Lisesine bakan köşesinde bir lokali vardı. Kimi akşamlar genç arkadaşlarla orada buluşup birkaç kadeh atıyoruz. Yine böyle uzamş bir akşam. Aklımda kaldığına göre Egemen Berköz, Nihat Behram, Hüseyin Peker, daha birkaç arkadaş, lokalin İstiklal Caddesine bakan pençeresi önünde oturmaktayız. Vakit, gecenin sınırını aşmış olmalı. Kapıdan, esmer, iri yarı, üstü başı biraz perişanca bir adam girdi. Bir şişe şarap söyleyerek bizim masanın yanına ilişti. İçiyor, içtikçe de ağlıyor, arada sırada ağzından Nâzım Hikmetin sözleri dökülüyor. Doğrusu, kim olduğunu bilmiyorum. Bir ara, Ben şimdi pavyona gidiyorum dedi ve masadan kalktı. Var mı benimle gelen? Kimsede bir hareket yok. Nasıl oldu bilmiyorum, Varım dedim, hadi gidelim. Ve omuz omuza Asmalımescitin ara sokaklarına düştük. (Kitabın Girişinden)