Akl-ı Meşal denilen, beşere has Gündelik Aklın en büyük yanılgılarından biri: görünen (zâhirî) gerçeği en son Hakîkat olarak algılayıp onunla yetinmesidir. Aslında Şehâdet Âlemi, Bâtın ile idrâk arasında bir engel ve nefsâni bir vehimden başka bir şey değildir. Bunu idrâk ise ancak Cenâb-ı Hakkın büyük bir lûtfu olan Akl-ı Meâd sâyesinde olur. Akl-ı Meâd sâhibi olan Ehl-i İrfân bütün bu Şehâdet Âleminin hiylelerini temyîz eder, görünenin ardındaki Hakîkatı vâsıtasız bir şekilde doğrudan doğruya fehm ve idrâk ederler. Bir kimsede Akl-I Meâdın bir nebze olsun tecellî etmesi için Tevhîd Mertebelerinin en azından ilme-l yakın zevk edilmiş olması şarttır.Tevhid Mertebeleri altıdır.Merâtib-I Tevhîd Sülûku en alt noktası Beşeriyyet ve en üst noktası da Tevhîd-I Zât diye isimlendirilen bir çember gibi düşünülür. Bu çemberin Beşeriyyet durağından itibâren başlayan Yükseliş Kavsi: Tevhîd-I Efal, Tevhîd-i Sıfat ve Tevhîd-i Zât mertebelerini kapsar; bunlara Fenâ Mertebeleri denir. Bu çemberin İniş Kavsi ise: Cem, Hazretü-l Cem ve Cemmü-l Cem mertebelerini kapsar; bunlara Bekâ Mertebeleri denir. Bu iki kavis tamamlanınca Cemmü-l Cem mertebesi ile Beşeriyyet durağı çakışır. Sâlik böylece hareket noktasına geri dönmüş olur. Ama bu dönüşte sâliğin elde ettiği idrâk ile salt beşer seviyesinde yani bu manevi yolculuğun başındaki idrâki arasında pek büyük bir fark vardır.Cemü-l Cem makâmını hazmeden kişi Cenâb-ı Hakkın ilâhî lütuflarını kulluk perdesi altında vekarla setreden bir İnsan-I Kâmil ve bir Mânevi Mürebbidir. Böyle bir kişiye erişip de bu niteliğini keşfeden kimse bilmelidir ki önüne çıkmış olan bu fırsat kemâle ermek için hayatının fırsatıdır. Necmettin Şahinler, Ganiyy-I Muhtefînin Nefeslerinin 8. Bölümünü oluşturan, Merâtib-i Tevhid Risâlesinin bu yorumuyla irfani literatüre önemli bir katkıda bulunmaktadır.
Akl-ı Meşal denilen, beşere has Gündelik Aklın en büyük yanılgılarından biri: görünen (zâhirî) gerçeği en son Hakîkat olarak algılayıp onunla yetinmesidir. Aslında Şehâdet Âlemi, Bâtın ile idrâk arasında bir engel ve nefsâni bir vehimden başka bir şey değildir. Bunu idrâk ise ancak Cenâb-ı Hakkın büyük bir lûtfu olan Akl-ı Meâd sâyesinde olur. Akl-ı Meâd sâhibi olan Ehl-i İrfân bütün bu Şehâdet Âleminin hiylelerini temyîz eder, görünenin ardındaki Hakîkatı vâsıtasız bir şekilde doğrudan doğruya fehm ve idrâk ederler. Bir kimsede Akl-I Meâdın bir nebze olsun tecellî etmesi için Tevhîd Mertebelerinin en azından ilme-l yakın zevk edilmiş olması şarttır.Tevhid Mertebeleri altıdır.Merâtib-I Tevhîd Sülûku en alt noktası Beşeriyyet ve en üst noktası da Tevhîd-I Zât diye isimlendirilen bir çember gibi düşünülür. Bu çemberin Beşeriyyet durağından itibâren başlayan Yükseliş Kavsi: Tevhîd-I Efal, Tevhîd-i Sıfat ve Tevhîd-i Zât mertebelerini kapsar; bunlara Fenâ Mertebeleri denir. Bu çemberin İniş Kavsi ise: Cem, Hazretü-l Cem ve Cemmü-l Cem mertebelerini kapsar; bunlara Bekâ Mertebeleri denir. Bu iki kavis tamamlanınca Cemmü-l Cem mertebesi ile Beşeriyyet durağı çakışır. Sâlik böylece hareket noktasına geri dönmüş olur. Ama bu dönüşte sâliğin elde ettiği idrâk ile salt beşer seviyesinde yani bu manevi yolculuğun başındaki idrâki arasında pek büyük bir fark vardır.Cemü-l Cem makâmını hazmeden kişi Cenâb-ı Hakkın ilâhî lütuflarını kulluk perdesi altında vekarla setreden bir İ... tümünü göster