Mevlânâ şu yaşadığımız günlerden yedi yüz yıl önce eski satanların nöbeti geçti, benim pazarım yenilik pazarıdır demişti... Aradan yedi yüz yıl geçti Mevlânâ eskimedi... Bugün yine anılıyor... Mevlânânın sözünü ettiği yenilik zamanla ilgili değil insanın yapısıyla ilgiliydi. Mevlânâya göre insanın iç yapısı her çağda ve her yörede değişiklik göstermesine rağmen temelde değişmeyen bir enerji kaynağı taşıyordu. Mevlânâ bu kaynağı bulmuştu. O buna Aşk dedi. Aşk eksik insanların tamamlayıcısıydı. Bu sözü ölümünden sonra Konyadaki türbesinin kapısına yazdılar. Onun yolunu yüz yıllar boyu izleyenler Aşk gelince cümle eksikler biter... dediler. Başta Mevlânâ olmak üzere o kutlu kişiler Doğuda Batıda Aşkın yol haritasını da çizdiler. Aşk Leyla ile Mecnun hikayesinde olduğu gibi bir insana doğru harekete geçse dahi eninde sonunda yükselerek Tanrıya ulaşıyor, oradan tüm Kâinata ve cümle yaratıklara geri dönüyordu. Onlar için artık yeryüzünde Aşktan başka hiçbir şey yoktu... Kurdukları sistem tasavvuf adı ile anıldı. Mevlânâ yirmi yedi bin beyitten oluşan dünyanın en büyük kitaplarından birini yazdı. Adı Mesnevî. Bu kitap için ünlü Ahmet Cevdet Paşa Her devrin bir dili vardır, Mesnevî her devrin dilidir dedi. Bir lâkab olan Mevlânâ efendimiz anlamını taşıyor. Hz. Pirin asıl adı Muhammed Celâleddindir. 13. Yüzyılda Konyada yaşadı ve öldü. Ölümden sonra mezarımı yerde arama, bilge kişilerin gönüllerine gömüldüm ben... demişti. Öyle oldu. Milyonların gönlüne gömüldü. Mevlânâ, doğduğundan beri hem meleği, hem şeytanı aynı anda sinesinde barındıran insanoğlunun gizli sırlarını ona bir bir açmıştı. Yaşam özürlüleri kendi kendisiyle yüzleştirdi. Bize bizi tanıttı... Bize bizi anlattı. İnsanı kendi özüne yaklaştırdı. Bizi kendimizle barıştırdı. O bizim gönlümüzün sultanıdır. Efendimizdir. Mevlânâmızdır. Mevlânâsı olmak güzel bir şey...
Mevlânâ şu yaşadığımız günlerden yedi yüz yıl önce eski satanların nöbeti geçti, benim pazarım yenilik pazarıdır demişti... Aradan yedi yüz yıl geçti Mevlânâ eskimedi... Bugün yine anılıyor... Mevlânânın sözünü ettiği yenilik zamanla ilgili değil insanın yapısıyla ilgiliydi. Mevlânâya göre insanın iç yapısı her çağda ve her yörede değişiklik göstermesine rağmen temelde değişmeyen bir enerji kaynağı taşıyordu. Mevlânâ bu kaynağı bulmuştu. O buna Aşk dedi. Aşk eksik insanların tamamlayıcısıydı. Bu sözü ölümünden sonra Konyadaki türbesinin kapısına yazdılar. Onun yolunu yüz yıllar boyu izleyenler Aşk gelince cümle eksikler biter... dediler. Başta Mevlânâ olmak üzere o kutlu kişiler Doğuda Batıda Aşkın yol haritasını da çizdiler. Aşk Leyla ile Mecnun hikayesinde olduğu gibi bir insana doğru harekete geçse dahi eninde sonunda yükselerek Tanrıya ulaşıyor, oradan tüm Kâinata ve cümle yaratıklara geri dönüyordu. Onlar için artık yeryüzünde Aşktan başka hiçbir şey yoktu... Kurdukları sistem tasavvuf adı ile anıldı. Mevlânâ yirmi yedi bin beyitten oluşan dünyanın en büyük kitaplarından birini yazdı. Adı Mesnevî. Bu kitap için ünlü Ahmet Cevdet Paşa Her devrin bir dili vardır, Mesnevî her devrin dilidir dedi. Bir lâkab olan Mevlânâ efendimiz anlamını taşıyor. Hz. Pirin asıl adı Muhammed Celâleddindir. 13. Yüzyılda Konyada yaşadı ve öldü. Ölümden sonra mezarımı yerde arama, bilge kişilerin gönüllerine gömüldüm ben... demişti. Öyle oldu. Milyonların gönlüne gömüldü. Mevlânâ, doğduğundan b... tümünü göster