Millet-İ Sadıka: Ermeniler

Yazar, kitabında Ermeni konusunu üç ayrı bölüm halinde incelemiştir. Birinci Bölüm Ermeni ve Yabancıların Gözüyle Türk Ermeni İlişkileri ve Ermeni Sorununa Bir Bakış adını taşımaktadır. Bu bölümde Osmanlı Devleti ve Türklük hakkında oluşmuş haksız önyargılar çerçevesinde Türk Ermeni İlişkileri ve Ermeni sorunu ele alınmaktadır. Bu sorun ele alınırken Türklerin Anadoluya geldikleri tarihten itibaren Ermenilerle olan ilişkileri ve Ermeni sorununun ortaya çıkışı yabancı kaynakların bakış açışına göre değerlendirilmektedir. Yazar Birinci Bölüm hakkında değerlendirme yaparken bu bölümden çıkardığı sonuçlar oldukça dikkat çekicidir: Yazara göre, İstanbul Ermenileri İstanbullu olabilme ve bir patrikhaneye sahip olma olanaklarına Türkler sayesinde kavuşmuşlardır. Yine dilleri ve dinleri farklı iki milletin tarihte bir diğer örneğine pek rastlanmayacak bir şekilde yüzyıllarca iç içe uyum içinde yaşamaları, inançları dışında her şeyleriyle ortak bir yaşamı paylaşmış olmaları yazar tarafından özellikle vurgulanmaktadır. Yazara göre, bu özellikleri Ermenileri Türklerin gözünde bir güven unsuru haline getirmiş, böylece Ermeniler çok ayrıcalıklı bir millet konumunu elde etmişlerdir. Ermeni sorununa gelince, sorunun Osmanlı Ermenilerinin iç dinamiklerinden çok, emperyalist devletlerin çıkar hesaplarından kaynaklandığı gerek Ermeniler gerekse sorunu yaratan emperyalist devletlerin diplomat ve politikacılarınca da dile getirilmiştir. Bu konudaki sonuçlardan biri de emperyalist devletlerin Osmanlı İmparatorluğuna yönelik emellerinde Ermeni sorununu bir müdahale gerekçesi olarak kullanmalarıdır. Birinci Dünya Savaşında Osmanlı Hükümetinin başta Ermeniler olmak üzere muhtelif unsurlara yönelik tehciri bu konudaki iddiaların aksine, olabildiğince insani boyutları çerçevesinde uygulandığı gerçeğidir.Dünya kamuoyunda Ermeni meselesinin kabul görmesinin nedenlerinden en önemlileri; Türkiyenin uzun süre tanıtım ve karşı propaganda faaliyetlerinde etkin olamayışı ve halen en üst düzeyde bile bilgiyi yerinde ve zamanında kullanamama gibi ciddi eksiklerinin olmasıdır. Ermeni katliamı iddiaları Türkiyenin zayıf olduğu zor günlerinde ortaya atılmaktadır. Batıda Ermeniler ve Ermeni sorunu oy avcılığının, siyasal kazançlar sağlamanın, bir aracı olarak kullanılmaktadır. Dolayısıyla Batılı devletlerin gözünde soykırım iddiaları insani olmaktan çok, iç politikalarında oy kaygılarına dönük bir söylem, dış politikalarında Türkiyeye karşı gerektikçe kullanılabilecekleri siyasi bir koz anlamı taşımaktadır.İkinci Bölüm, Tehcir Konusunda Bazı Gerçekler ve Milli Kurtuluş Savaşında Vatansever Ermeniler başlığı altında Ermeni tehcirinin ilk kez Birinci Dünya Savaşında düşünülmüş olmadığı, yüzyıllar öncesine uzanan bir düşünce temelinin olduğu vurgulanmaktadır. Bunun nedeni ise her Osmanlı–Rus Savaşında din duyguları kışkırtılmış önemli bir Ermeni kitlesinin Ruslarla işbirliği yapmalarına bağlanmaktadır. Yazar özellikle tehcir kararının askeri bir zorunluluktan kaynaklandığına dikkat çekmektedir. Kitap da bu zorunluluğu şu şekilde açıklamaktadır: Bir milletin ordularını arkadan vurmak isteyenlere karşı kendisini savunmasını önleyecek hiçbir yasa olamaz. İşte Osmanlı Hükümeti bu koşullarda dünyada böyle bir tehlike ile karşılaşan bütün devletlerin başvuracağı bir yönteme başvurarak tehcir kararını almıştır. Diğer taraftan hükümetin bu kararı benimsediği için değil, başka çözüm bulamadığı için aldığı açıktır.Tehcir kararı ölüm kalım mücadelesi veren bir milletin savaş hukukunun geçerli olduğu koşullarda ihanet içinde olan bir azınlığa karşı alabileceği en insani bir önlem olabilirdi. Gerçekten şunu da unutmamak lazımdır ki, yazarın da belirttiği gibi, 27 Mayıs 1915 tarihli Tehcir Yasasında Ermeni sözcüğü kullanılmamıştır. Tehcir uygulanmasına, tehcirin yarattığı sorunlara gelince, Osmanlı Devleti kaynakları son derece kıt, alt yapıdan ve ulaşım araçlarından yoksun bir devletti. Tehcirin yoğun olarak uygulandığı doğu bölgelerinde kış mevsimi sert ve uzun geçmekteydi. Tehcirin tam bir güvenlik içinde sevkini sağlayacak yeterli muhafız kuvvetlerin ayrılabilmesi olanaksızdı. Savaş koşulları açlık ve salgın hastalık gibi sorunları daha da ağırlaştırmıştır.Kitabın Üçüncü Bölümünde ise Osmanlı Devleti Döneminde Türk Ermeni İlişkileri ve Ermeni Sorununa İlişkin Bazı Değerlendirmeler başlığı altında Ermenilerin Osmanlı Devletindeki konumları Osmanlı öncesindeki ve Osmanlı dönemindeki durumları olmak üzere karşılaştırmalı olarak incelenmektedir.Ermeni tehcirini soykırım olarak değerlendirmemek gerekir. Yazara göre de soykırımı amaçlayanlar, bir gruptaki bütün insanları yok etmek isteyeceklerine göre İstanbul, Edirne ve İzmirde oturanları bundan hariç tutmazlardı. Yine tehcir sonucunda güney bölgelerine sevk edilip iskân edilmiş binlerce Ermeni olduğu bilindiğine göre, sevkleri sırasında bunların sağ bırakılmaları söz konusu olamazdı.Yukarıda kısaca değerlendirilmesi yapılan kitap, Ermenilerle ilgili detaylı ve doyurucu bilgiler içermekte, ayrıca Ermeni Sorunu hakkında araştırma yapmak isteyen araştırmacılara da faydalanabileceği geniş bir bibliyografya sunmaktadır.Dr. Gül Tuba Taşpınar Dağcı, İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü

Yazar, kitabında Ermeni konusunu üç ayrı bölüm halinde incelemiştir. Birinci Bölüm Ermeni ve Yabancıların Gözüyle Türk Ermeni İlişkileri ve Ermeni Sorununa Bir Bakış adını taşımaktadır. Bu bölümde Osmanlı Devleti ve Türklük hakkında oluşmuş haksız önyargılar çerçevesinde Türk Ermeni İlişkileri ve Ermeni sorunu ele alınmaktadır. Bu sorun ele alınırken Türklerin Anadoluya geldikleri tarihten itibaren Ermenilerle olan ilişkileri ve Ermeni sorununun ortaya çıkışı yabancı kaynakların bakış açışına göre değerlendirilmektedir. Yazar Birinci Bölüm hakkında değerlendirme yaparken bu bölümden çıkardığı sonuçlar oldukça dikkat çekicidir: Yazara göre, İstanbul Ermenileri İstanbullu olabilme ve bir patrikhaneye sahip olma olanaklarına Türkler sayesinde kavuşmuşlardır. Yine dilleri ve dinleri farklı iki milletin tarihte bir diğer örneğine pek rastlanmayacak bir şekilde yüzyıllarca iç içe uyum içinde yaşamaları, inançları dışında her şeyleriyle ortak bir yaşamı paylaşmış olmaları yazar tarafından özellikle vurgulanmaktadır. Yazara göre, bu özellikleri Ermenileri Türklerin gözünde bir güven unsuru haline getirmiş, böylece Ermeniler çok ayrıcalıklı bir millet konumunu elde etmişlerdir. Ermeni sorununa gelince, sorunun Osmanlı Ermenilerinin iç dinamiklerinden çok, emperyalist devletlerin çıkar hesaplarından kaynaklandığı gerek Ermeniler gerekse sorunu yaratan emperyalist devletlerin diplomat ve politikacılarınca da dile getirilmiştir. Bu konudaki sonuçlardan biri de emperyalist devletlerin Os... tümünü göster


Değerlendirmeler

değerlendirme
Filtrelere göre değerlendirme bulunamadı

Baskı Bilgileri



ISBN
975-6285-09-5

Şu An Okuyanlar

Şu anda kimse okumuyor.

Okumuşlar

Okumuş kimse bulunamadı.

Okumak İsteyenler

Okumak isteyen bulunamadı.

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski