ABD Başkanı Clintonın danışmanlarından Güney Afrika Cumhuriyeti doğumlu Mark Mathabanenin kaleminden kız kardeşi Miriam Mathabanenin ve yedi çocuklu Mathabane ailesinin yaşam öyküsünün anlatıldığı bu kitapta 70li ve 80li yıllardaki Güney Afrikayı bulacaksınız. Siyah lider Nelson Mandelanın da genç bir avukat olarak siyasal mücadelesine başladığı yer olan Alexandra kasabası Johannesburgun siyah gettosudur. Miriamın doğum yılı olan 1960dan hemşire olma hayalini gerçekleştirmek üzere ABDye, ağabeyi Markın yanına gittiği 1993 yılına kadar olan dönemi kapsayan bu öykü, ırkçı rejimin siyahları nasıl bir yaşama mahkum ettiğini ve buna karşı giderek özgürlük savaşına dönüşen bir varolma mücadelesi verildiğini anlatıyor.Mathabane ailesiyle birlikte kayıp bir kuşağın mücadalesiyle ırkçı rejimin çözülüşüne de sahne olan Alexandra 90lı yıllarda 400 bini geçen nüfusu ile aslında hemen herkesin kaçıp kurtulmaya çalıştığı bir cehennemden başka bir şey değildir. Evet, bir yandan onu değiştirmek için amansız bir mücadele vardır, ama öte yandan da insanlar ırkçı rejimle Afrikanın ilkel gelenekleri arasında sıkışmış, şiddetin ve sefaletin her türünü, her biçimini yaşamaktadır.Bu koşullarda siyah bir genç kızın yaşama tutunması, mücadelesi, hayallerinin sınırları ve gerçekleşme olanakları...
ABD Başkanı Clintonın danışmanlarından Güney Afrika Cumhuriyeti doğumlu Mark Mathabanenin kaleminden kız kardeşi Miriam Mathabanenin ve yedi çocuklu Mathabane ailesinin yaşam öyküsünün anlatıldığı bu kitapta 70li ve 80li yıllardaki Güney Afrikayı bulacaksınız. Siyah lider Nelson Mandelanın da genç bir avukat olarak siyasal mücadelesine başladığı yer olan Alexandra kasabası Johannesburgun siyah gettosudur. Miriamın doğum yılı olan 1960dan hemşire olma hayalini gerçekleştirmek üzere ABDye, ağabeyi Markın yanına gittiği 1993 yılına kadar olan dönemi kapsayan bu öykü, ırkçı rejimin siyahları nasıl bir yaşama mahkum ettiğini ve buna karşı giderek özgürlük savaşına dönüşen bir varolma mücadelesi verildiğini anlatıyor.Mathabane ailesiyle birlikte kayıp bir kuşağın mücadalesiyle ırkçı rejimin çözülüşüne de sahne olan Alexandra 90lı yıllarda 400 bini geçen nüfusu ile aslında hemen herkesin kaçıp kurtulmaya çalıştığı bir cehennemden başka bir şey değildir. Evet, bir yandan onu değiştirmek için amansız bir mücadele vardır, ama öte yandan da insanlar ırkçı rejimle Afrikanın ilkel gelenekleri arasında sıkışmış, şiddetin ve sefaletin her türünü, her biçimini yaşamaktadır.Bu koşullarda siyah bir genç kızın yaşama tutunması, mücadelesi, hayallerinin sınırları ve gerçekleşme olanakları...