Murathan Mungan 80li yıllarda, şiirinin ilk dönemi diyebileceğimiz beş kitap yayımladı. 1990 tarihli Mırıldandıklarım bir anlamda bu dönemi mühürlüyor. Bu kez şairin uzun bir şiirini alıntılayalım. Kitabın en güzel şiirlerinden biri:IMAGINEÇok oluyor değil mi, haklı oluşun kişisel doyumundan vazgeçeli,Gramer tuzaklarına dayalı şah-mat tartışmalarına gönülindirecek yaşları geride bırakalı,Kavramları, terimleri yangın söndürme araçlarınıngüveniyle taşımaktan cayalı,etiketleyip kaldırdığımız anladığımızın kavanozlarını kıralı, Çok oluyor değil mi? Hadi baştan başlayalım en baştan bir 45lik kadar kısa, bir 45lik kadar kesin biri plâk, biri tabanca Adı: Imagine hadi çıkaralım geçmişimizde suç ortağı ne varsa Herkesin düşmanına benzediği bu dünyada ne eksik bizde, ne fazla ne arıyoruz şimdi şu kundaklanmış yılların başında kendimiz bulalım kara kutuyu ne kadarını kurtarabilmişiz kendimizin hadi sayım yapalım ilk iş bu şiire Imagine adını koyalım. Ne kadar uzak görünüyordu bizeOysa geldik. İşte buradayız. Yaşlanıyor ve ayrılıyoruz. Ne zaman karşılaşsak gözlerimizi kaçırıyoruz birbirimizdenKaçamak sözler ediyoruz. Ayaküstü.Ne zaman karşılaşsak unutmak istediğimiz ne varsa karşımızda Gençliğimiz! Kimsenin olmayan gençliğimiz! Gençliğimizi tartarken boşluk tutan avucumuzda...acı çekiyoruzacı çeken yerlerimiz kalmış diye seviniyorsonra ya bira içiyor, ya televizyon seyrediyoruz Karşı çıktığımız dünyanın bir parçası olduk nicedirÜrküyoruz bizi geçmişe bağlayan halatlardanyarım yangınlar çıkardığımız gemilerde tükettik bütün yolculuklarıdünyayı dinleyişin sonsuzluğundaolanakların hayaletleri ve bizkirlenen, çürüyen sularda yalpalayıp duran bir gözcü ıslığıyla kendinin terk edilmiş sahilinde dolaşanşu çocuk kimya şu koynunda içedönük bir tabancayla uyuyan melankolik hayduthayata dişlilerinin dokunduğu yerden başlayan, erken törpülenmiş şu kalabalıkne kadar uzak görünüyordu bizeoysa geldik işte buradayızbu kadar mıydık? boşalan meydanların uğultusu kaldı kulaklarımızdaküllerine katılıyoruz büyük yangınıngündelik adresler avutmuyor aşkın kollarınıbalıksırtı desenlerde çapraz günlerbirbirini tutmuyor yalnızlıklarımızbirbirimizi yitiriyoruz her buluşmada sebepsiz üşüyoruzyüreğinde bir muştayı gezdiren günleri düşündükçetiftiklenmiş bir sessizlikte bulunmuyor aradığımız kelimelerkabzasında uyuduğumuz şiddet rüyalarıdağılıp gidiyor gündeliğin sisli peronlarındakalın bir kireç tabakası altında bütün duygularımızsaat farkı var en yakınımızdakiyle bile aramızdademek ki o kadar da sebepsiz üşümüyormuşuz Umutlar kiralamıyoruz artık, kullanılmış umutlar da karşılamıyor siparişlerimizi, ilkeler rehin, değerler eksiğine bozdurulmuş Büyük Pazarda, Operadaki Hayalet yer gösteriyor ölen bir kültürün üyelerine, beşeri günahlarımıza makbuz kesiliyor, vergi yerine hayat iadesi topluyor Kent İdareleri, Kolluk Kuvvetleri kurusuz düzenleri dağıtıyor görüldüğü her yerde, eski plâk kapaklarını okşuyoruz yalnızlıktan, eski bir sıcaklığı arıyoruz magmalaşmış fotoğraflarda, kantaşıyla dindirilmiş kelimeler akıp gidiyor konuşamadıklarımızın üzerinden, takma yüreklerle sürdürdüğümüz alışkanlıklar geri tepiyor, çekimine girdiğimiz her yeni imkânın aydınlığında, tekrarlana tekrarlana içi boşalan gizleri pazarlıyoruz hayatına manşet arayanlara, naylon tadında maceralar, kalp para değerinde gecelik aşklar kırk kupona, hayatı birbirinden kopya çeken çocuklara slogan ve cıngıl üretiyor, ödüller veriyoruz düşü dar, yüreği ensiz gündüz yıldızlarına, buzlu ve hüzünlü rakılarla çınlattığımız içimizin kırılgan korunağı, iyi paketlenmiş vahşet sürüyor piyasaya. Görüldüğü gibi herkes kadar biz de benziyoruz düşmanımıza. Biz ki, 45lik plâkların, radyo istek programlarının, yazlık sinemaların çocuklarıydık, yarım kalmış devrimimizi emanet ettik doların ve markın dalgalanmalarına yedi askı boynumuzda, elimizde yedinci mühür, koynumuzda akrepazap karşıdan karşıya geçerken selam veriyoruz anılarımızı arkadanvuranlarane verili koşulların ufkundaki umutne mutlak huzur arayıcılarıoyalamıyor içinden geçtiğimiz karanlığıçıkıp geliyor toz duman içindekavganın taş, aşkın tunç, kendimizin demir çağındaykenbütün masalları dolaşmış kahramanpoz veriyor içimizdeki kuraklığın peyzajınatarih sürüp giderken sırlarımızı ve çeliğimizi verdiğimiz sularçekiliyor eski topraklardanyeni volta boyları ufuktayepyeni tanımlar aranıyordünyayı değiştirmek isteyen varoluşumuzabiliyoruz ki buradan görünmezÇünkü Büyük Umutsuzlardır dünyayı değiştirecek olan dipsiz bir öfke kadar derindipsiz bir banknot gibi dolaşımdane kadar uzak görünüyordu bizeoysa geldik. işte burasındayızAdını Imagine koyduğumuz şiirin.
Murathan Mungan 80li yıllarda, şiirinin ilk dönemi diyebileceğimiz beş kitap yayımladı. 1990 tarihli Mırıldandıklarım bir anlamda bu dönemi mühürlüyor. Bu kez şairin uzun bir şiirini alıntılayalım. Kitabın en güzel şiirlerinden biri:IMAGINEÇok oluyor değil mi, haklı oluşun kişisel doyumundan vazgeçeli,Gramer tuzaklarına dayalı şah-mat tartışmalarına gönülindirecek yaşları geride bırakalı,Kavramları, terimleri yangın söndürme araçlarınıngüveniyle taşımaktan cayalı,etiketleyip kaldırdığımız anladığımızın kavanozlarını kıralı, Çok oluyor değil mi? Hadi baştan başlayalım en baştan bir 45lik kadar kısa, bir 45lik kadar kesin biri plâk, biri tabanca Adı: Imagine hadi çıkaralım geçmişimizde suç ortağı ne varsa Herkesin düşmanına benzediği bu dünyada ne eksik bizde, ne fazla ne arıyoruz şimdi şu kundaklanmış yılların başında kendimiz bulalım kara kutuyu ne kadarını kurtarabilmişiz kendimizin hadi sayım yapalım ilk iş bu şiire Imagine adını koyalım. Ne kadar uzak görünüyordu bizeOysa geldik. İşte buradayız. Yaşlanıyor ve ayrılıyoruz. Ne zaman karşılaşsak gözlerimizi kaçırıyoruz birbirimizdenKaçamak sözler ediyoruz. Ayaküstü.Ne zaman karşılaşsak unutmak istediğimiz ne varsa karşımızda Gençliğimiz! Kimsenin olmayan gençliğimiz! Gençliğimizi tartarken boşluk tutan avucumuzda...acı çekiyoruzacı çeken yerlerimiz kalmış diye seviniyorsonra ya bira içiyor, ya televizyon seyrediyoruz ... tümünü göster
85 sayfa