Modernleşme ve Milliyetçilik

Milliyetçilik, şu günlerde, herhalde gündemin ilk sırasını işgal eden bir sorun. Bu sorunun başlangıcı 19. yüzyılın ilk yıllarına kadar gidiyor. Bu kitabın amacı, bu sorunu bugünkü yakıcılığı bakımından irdelemek değil; daha gerilere, başlangıç yıllarına giderek, bu güncel fenomene ışık tutacak bir teorik sorgulamayı ve Osmanlı Devletini dağıtan bir süreç olarak, o çağda ortaya çıkan bölgesel milliyetçilikleri bir arada görüp değerlendirmeyi sağlayacak bir sosyolojik denemeye girişmektir. Bu deneme sırasında temel çaba, bu fenomeni modernleşme kavram ve teorisiyle birlikte ele alıp eleştirmek olacaktır. Sonuçta, bugün bölgemizi yeniden kavuran bu sorunun, çıkış yıllarında Batı Avrupada görülen dinamiklerden farklı ve hiç de bu kavram ve teorinin doğrusal evrimci açıklamalarına yaklaşmayan, perifere özgü bir görünüm aldığı ortaya çıkmaktadır. Bu bölge ne kapitalistleşmede içine sokulduğu kanal bakımından ne de etnik ve dinsel mozaiği bakımından modernleşme kuramının açıkladığı tarzda ve yollar içinden geçerek uluslaşma noktasına gelmiştir. Bölgemizin içkin doğası, bu türden bir ulusal geometriyi reddediyor; daha üst oluşumlara ihtiyaç duyuyor. Zira burada bütün halklar, dinler, ekonomiler iç içe girmiştir; herkes birbirinin içindedir. Bu karmaşayı ulus-devletler lehine düzeltecek bir geometri yoktur ve ufukta da böyle bir geometriyi kendi adıyla literatüre sokacak bir Euclid görünmemektedir.Esasen milliyetçilik ve uluslaşma (nation-building), kapitalizm ve sanayi toplumu ile yaşıt fenomenler olmaları bakımından, sadece bir duygu ve bilinç toparlanması ile açıklanamayacak kadar nesnel temelleri ortada olan sosyolojik gerçekliklerdir. En başta, 19. yüzyılın bütün milliyetçi kalkışma ve girişimleri, güçlü yerel burjuvazilerin önderliğinde yaşanmıştır. Bunların dışında kalanların temel çabası da kendi ulusal varlıklarını ayakta tutacak yerel burjuvazileri yaratmak veya bunları güçlendirmek esasına dayanmıştır. Bu kervana geç katılan Batıdışı dünyadaki mi

Milliyetçilik, şu günlerde, herhalde gündemin ilk sırasını işgal eden bir sorun. Bu sorunun başlangıcı 19. yüzyılın ilk yıllarına kadar gidiyor. Bu kitabın amacı, bu sorunu bugünkü yakıcılığı bakımından irdelemek değil; daha gerilere, başlangıç yıllarına giderek, bu güncel fenomene ışık tutacak bir teorik sorgulamayı ve Osmanlı Devletini dağıtan bir süreç olarak, o çağda ortaya çıkan bölgesel milliyetçilikleri bir arada görüp değerlendirmeyi sağlayacak bir sosyolojik denemeye girişmektir. Bu deneme sırasında temel çaba, bu fenomeni modernleşme kavram ve teorisiyle birlikte ele alıp eleştirmek olacaktır. Sonuçta, bugün bölgemizi yeniden kavuran bu sorunun, çıkış yıllarında Batı Avrupada görülen dinamiklerden farklı ve hiç de bu kavram ve teorinin doğrusal evrimci açıklamalarına yaklaşmayan, perifere özgü bir görünüm aldığı ortaya çıkmaktadır. Bu bölge ne kapitalistleşmede içine sokulduğu kanal bakımından ne de etnik ve dinsel mozaiği bakımından modernleşme kuramının açıkladığı tarzda ve yollar içinden geçerek uluslaşma noktasına gelmiştir. Bölgemizin içkin doğası, bu türden bir ulusal geometriyi reddediyor; daha üst oluşumlara ihtiyaç duyuyor. Zira burada bütün halklar, dinler, ekonomiler iç içe girmiştir; herkes birbirinin içindedir. Bu karmaşayı ulus-devletler lehine düzeltecek bir geometri yoktur ve ufukta da böyle bir geometriyi kendi adıyla literatüre sokacak bir Euclid görünmemektedir.Esasen milliyetçilik ve uluslaşma (nation-building), kapitalizm ve sanayi toplumu ile y... tümünü göster


Değerlendirmeler

değerlendirme
Filtrelere göre değerlendirme bulunamadı

Baskı Bilgileri



ISBN
9755200584

Benzer Kitaplar

Şu An Okuyanlar

Şu anda kimse okumuyor.

Okumuşlar

şafak Can
1 kişi

Okumak İsteyenler

Okumak isteyen bulunamadı.

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski