Mümin, Allaha çok iyi inanmıştır, o kadar ki, yaptığı ibadetleriyle gözünün önünde bir cennetin inşa edildiğini görüyor gibidir. Gaybe (görmediği ama inanmakla mükellef olduğu Allahın varlığı, birliği, melekler, cennet-cehennem vb gibi inanç esaslarına) imanı tamdır. Aczinin, fakrının ve kulluğunun şuurundadır. İbadetlerini coşkuyla yapar, Ah keşke daha çok namaz kılsam, ah keşke nisaba ulaşan malım olsa da zekat versem! sözleri, gerçek müminin arzularıdır. Mümin tam bir mütevazı kuldur. Sabır ve şükür; hayatın gülen-güldüren ve ağlatan yüzü karşısında müminin iki tavrının adıdır. İffetine düşkündür. Tam bir saygı âbidesidir...
Mümin, Allaha çok iyi inanmıştır, o kadar ki, yaptığı ibadetleriyle gözünün önünde bir cennetin inşa edildiğini görüyor gibidir. Gaybe (görmediği ama inanmakla mükellef olduğu Allahın varlığı, birliği, melekler, cennet-cehennem vb gibi inanç esaslarına) imanı tamdır. Aczinin, fakrının ve kulluğunun şuurundadır. İbadetlerini coşkuyla yapar, Ah keşke daha çok namaz kılsam, ah keşke nisaba ulaşan malım olsa da zekat versem! sözleri, gerçek müminin arzularıdır. Mümin tam bir mütevazı kuldur. Sabır ve şükür; hayatın gülen-güldüren ve ağlatan yüzü karşısında müminin iki tavrının adıdır. İffetine düşkündür. Tam bir saygı âbidesidir...