Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu ve devrimlerin uygulanma süreci askerî ve siyasî alanda olduğu kadar toplum içerisinde de azımsanmayacak zorluklarla karşılaşılarak aşılmıştır. Bu zorlukların üstesinden gelen Mustafa Kemal genç Cumhuriyeti kurduğu andan itibaren batılılaşma olarak adlandırılan bir siyaset takip etmiştir. Ancak bugün dahi yanlış değerlendirilen batılılaşma anlayışı bu kitapta Habil Adem tarafından detaylı bir biçimde ele alınmıştır. Yazar, temel olarak Osmanlı İmparatorluğunun temsil ettiği Asya zihniyetini ve bunun temel unsuru olarak kabul ettiği medrese zihniyetini, gelişim ve modernliğin önündeki en büyük engel olarak görmektedir. Bu bakımdan Avrupa zihniyetinin hedeflenmesi anlamına gelen Cumhuriyet felsefesinin bu temel üzerine oturduğunu, bu bakımdan bir anlamda Cumhuriyetin ilanının Asya zihniyetinden kopuş ve Avrupa zihniyetini benimseyiş olduğunu ileri sürmektedir. Yazar, Avrupa zihniyetini, Tanzimatta olduğu gibi kurumların taklit edilerek alınması değil insanın dünyevî duygularla hareket edip uhrevî duygulardan sıyrılması olarak kabul etmektedir.
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu ve devrimlerin uygulanma süreci askerî ve siyasî alanda olduğu kadar toplum içerisinde de azımsanmayacak zorluklarla karşılaşılarak aşılmıştır. Bu zorlukların üstesinden gelen Mustafa Kemal genç Cumhuriyeti kurduğu andan itibaren batılılaşma olarak adlandırılan bir siyaset takip etmiştir. Ancak bugün dahi yanlış değerlendirilen batılılaşma anlayışı bu kitapta Habil Adem tarafından detaylı bir biçimde ele alınmıştır. Yazar, temel olarak Osmanlı İmparatorluğunun temsil ettiği Asya zihniyetini ve bunun temel unsuru olarak kabul ettiği medrese zihniyetini, gelişim ve modernliğin önündeki en büyük engel olarak görmektedir. Bu bakımdan Avrupa zihniyetinin hedeflenmesi anlamına gelen Cumhuriyet felsefesinin bu temel üzerine oturduğunu, bu bakımdan bir anlamda Cumhuriyetin ilanının Asya zihniyetinden kopuş ve Avrupa zihniyetini benimseyiş olduğunu ileri sürmektedir. Yazar, Avrupa zihniyetini, Tanzimatta olduğu gibi kurumların taklit edilerek alınması değil insanın dünyevî duygularla hareket edip uhrevî duygulardan sıyrılması olarak kabul etmektedir.