Gürdoğan bu kitabıyla, Semerkant ve Buharadan New York ve Los Angelese uzanıyor. Tüketim çılgınlığından başka dünyaya verecek bir kültürü olmayan göçmenler ülkesi Amerikanın çıkmazlarındaki ümit kıvılcımlarını yakalamanın ipuçlarını veriyor. Yirmibirinci yüzyılda dünya köklü dönüşümlerin arifesinde. Sınırların önemini yitirdiği bir dünyada Batı Doğuya değil, Doğu Batıya gidiyor. Artık bütün dünyada Doğunun Batılılaşmasından daha çok Batının Doğulaşması tartışılıyor. Yazarın gözlemlerini okuyanlar, Kızılelmanın Avrupadan önce Amerikanın semasında parladığının duygusuna kapılarak, Asyanın Avrupadan Amerikaya ağmadan, kendine gelemeyeceği kanısına varır.
Gürdoğan bu kitabıyla, Semerkant ve Buharadan New York ve Los Angelese uzanıyor. Tüketim çılgınlığından başka dünyaya verecek bir kültürü olmayan göçmenler ülkesi Amerikanın çıkmazlarındaki ümit kıvılcımlarını yakalamanın ipuçlarını veriyor. Yirmibirinci yüzyılda dünya köklü dönüşümlerin arifesinde. Sınırların önemini yitirdiği bir dünyada Batı Doğuya değil, Doğu Batıya gidiyor. Artık bütün dünyada Doğunun Batılılaşmasından daha çok Batının Doğulaşması tartışılıyor. Yazarın gözlemlerini okuyanlar, Kızılelmanın Avrupadan önce Amerikanın semasında parladığının duygusuna kapılarak, Asyanın Avrupadan Amerikaya ağmadan, kendine gelemeyeceği kanısına varır.