Ucu açık, soru soran metinler zamana dirençlidir. Klasik olmak, bir anlamda, bütün zaman ve mekânlardaki insanın varoluş sorunlarına ve sorularına denk düşmektir. Çestovun eserini bu klasik tanımlamasıyla anmanın gerekçesi, sorunsalları bir yana, asıl sınıflandırılamazlığı, özetlenemezliği, moda olmaması, hatta unutulmasıdır... Ama Georges Batailledan D. H. Lawrencea, André Gideden André Malrauxya, Albert Camusden Emmanuel Lévinasa, Benjamin Fondandan Ciorana, Yves Bonnefoydan Deleuzee dek Çestovdan etkilenmiş, ona hayran kalmış, onunla boğuşmuş yazar, düşünür de çok...Nietzsche ve Tolstoyda İyilik Fikri, tüm bu düşünsel yapının ve üslubun kendini hissettirdiği önemli bir metindir. Gerek Çestov açısından gerekse de insanlık açısından önemli iki şahsiyeti karşı karşıya getirirken, aralarındaki düşünce akrabalıklarına ve aykırılıklara vurgu yapılır. Ama asıl önemlisi, hayatın dolaysız deneyimi karşısında Tolstoyun vaazı ile Nietzschenin ahlak-karşıtlığı sınanır. Bu sınamadan, Çestova göre, ayakta kalarak çıkanın (hem de ne bedellerle!) Tolstoy mu yoksa Nietzsche mi olduğunu görmek, iyilik, kötülük, merhamet, isyan gibi varlığımızın evrensel sorunlarıyla daha iyi yüzleşmemizi sağlayabilir... Camusnün deyişiyle, Sisifosu mutlu hayal etmeliyiz.
Ucu açık, soru soran metinler zamana dirençlidir. Klasik olmak, bir anlamda, bütün zaman ve mekânlardaki insanın varoluş sorunlarına ve sorularına denk düşmektir. Çestovun eserini bu klasik tanımlamasıyla anmanın gerekçesi, sorunsalları bir yana, asıl sınıflandırılamazlığı, özetlenemezliği, moda olmaması, hatta unutulmasıdır... Ama Georges Batailledan D. H. Lawrencea, André Gideden André Malrauxya, Albert Camusden Emmanuel Lévinasa, Benjamin Fondandan Ciorana, Yves Bonnefoydan Deleuzee dek Çestovdan etkilenmiş, ona hayran kalmış, onunla boğuşmuş yazar, düşünür de çok...Nietzsche ve Tolstoyda İyilik Fikri, tüm bu düşünsel yapının ve üslubun kendini hissettirdiği önemli bir metindir. Gerek Çestov açısından gerekse de insanlık açısından önemli iki şahsiyeti karşı karşıya getirirken, aralarındaki düşünce akrabalıklarına ve aykırılıklara vurgu yapılır. Ama asıl önemlisi, hayatın dolaysız deneyimi karşısında Tolstoyun vaazı ile Nietzschenin ahlak-karşıtlığı sınanır. Bu sınamadan, Çestova göre, ayakta kalarak çıkanın (hem de ne bedellerle!) Tolstoy mu yoksa Nietzsche mi olduğunu görmek, iyilik, kötülük, merhamet, isyan gibi varlığımızın evrensel sorunlarıyla daha iyi yüzleşmemizi sağlayabilir... Camusnün deyişiyle, Sisifosu mutlu hayal etmeliyiz.