İnsan, tesadüflerin kucağında dünyaya gelmiş ve bu gök kubbe altında başıboş yaşayan bir varlık değildir. O her şeye gücü yeten Ezel ve Ebed Sultanı Yüce Allahın kudret elinde halifelik libasını giyerek yeryüzüne inmiş ve Onun sanatına ayinedarlık yapmaktadır. Cenab-ı Hak, insanı, kâinat kitabını okuyup anlaması, tabiattaki güzellikleri temaşa ve tefekkür etmesi, kulluk şuuruyla kendisine yönelmesi için yaratmıştır. Nitekim, Ben cinleri ve insanları sırf Beni tanıyıp yalnız Bana ibade etsinler diye yarattım. (Zariyat, 51/56) buyuruyor.Kâinatın Sultanının bilinmesi ve Onun (cc) muhtaç gönüllere duyurulması yaratılışımızın hedefi ve hayatımızın temel gayesidir. Onu (cc) gerektiği gibi tanımayan ve sevmeyen sonsuz mutsuzluğa, elemlere ve vehimlere mânen ve maddeten müptelâ olur, diyor Üstad Bediüzzaman. İnsan, zamanın ve mekanın hangi parçasında olursa olsun Onu bilme, sevme ve Onun yolunda olma gayreti içerisinde bulunmalı, böylece hem dünyasını hem de ahiretini mamur etmelidir.Onun (sav) bu diriltici soluklarını ruhumuza doldurup güneşin doğup battığı her yere ulaştırmak için tafsillere, tariflere girer, meramımızı anlatmak için kelimelerin acziyetine sığınırız. Çoğu zaman duygularımızın ateşini sözcüklere yükleyip ulaştıramayız karşı tarafa. Fakat, dersimizi süslediğimiz bir menkıbe, bir hikâye sözün özü olur, mevzuyu ruha kolayca mayalar, hedef gösterilecek bir mevki olur çok defa.Bu kitaptaki hikâyeler, gönül kabına bir taş atabilmek arzusuyla çeşitli kaynaklardan derlenmiş ve yer yer de onlardan çıkarılabilecek fasıllara işaret edilmiştir.Herkesten ziyade kendimi nasihate muhtaç gördüğümden bir zamanlar bu hikâyeleri büyük bir iştahla okumuş ve onlardan istifade etmeye çalışmıştım. Bunları herkesle paylaşmak istedim, bununla birlikte nakil, şerh ve izahtaki herhangi bir yanlışlık bana aittir. Fazilet ise bana ait değildir; sözün, özün kendisine aittir. Niyetim, Rabbin rızası etrafında amelimi örgülemeye çalışmaktır. Faydalı olabilirsem ne mutlu...
İnsan, tesadüflerin kucağında dünyaya gelmiş ve bu gök kubbe altında başıboş yaşayan bir varlık değildir. O her şeye gücü yeten Ezel ve Ebed Sultanı Yüce Allahın kudret elinde halifelik libasını giyerek yeryüzüne inmiş ve Onun sanatına ayinedarlık yapmaktadır. Cenab-ı Hak, insanı, kâinat kitabını okuyup anlaması, tabiattaki güzellikleri temaşa ve tefekkür etmesi, kulluk şuuruyla kendisine yönelmesi için yaratmıştır. Nitekim, Ben cinleri ve insanları sırf Beni tanıyıp yalnız Bana ibade etsinler diye yarattım. (Zariyat, 51/56) buyuruyor.Kâinatın Sultanının bilinmesi ve Onun (cc) muhtaç gönüllere duyurulması yaratılışımızın hedefi ve hayatımızın temel gayesidir. Onu (cc) gerektiği gibi tanımayan ve sevmeyen sonsuz mutsuzluğa, elemlere ve vehimlere mânen ve maddeten müptelâ olur, diyor Üstad Bediüzzaman. İnsan, zamanın ve mekanın hangi parçasında olursa olsun Onu bilme, sevme ve Onun yolunda olma gayreti içerisinde bulunmalı, böylece hem dünyasını hem de ahiretini mamur etmelidir.Onun (sav) bu diriltici soluklarını ruhumuza doldurup güneşin doğup battığı her yere ulaştırmak için tafsillere, tariflere girer, meramımızı anlatmak için kelimelerin acziyetine sığınırız. Çoğu zaman duygularımızın ateşini sözcüklere yükleyip ulaştıramayız karşı tarafa. Fakat, dersimizi süslediğimiz bir menkıbe, bir hikâye sözün özü olur, mevzuyu ruha kolayca mayalar, hedef gösterilecek bir mevki olur çok defa.Bu kitaptaki hikâyeler, gönül kabına bir taş atabilmek arzusuyla çeşitli kaynaklardan derlenmiş... tümünü göster