Oğuz İstanbul'da yaşadı. Oğuz bir dönemi yaşadı. İncecikti. Çeviriler yaptı, şiirler yazdı, dünyayı ve çevresini izledi. Hiçbir zaman bir evi, tek bir sandalyesi bile olmadı, Arkadaşlarının evinde kaldı. Birlikte yaşadığı insanlar hep övgüyle andılar onu... Üzerinde daima bir kitap bulundururdu. Kitaplığı olmadı ama güçlü bir belleği oldu. Bir bavulu bile yoktu, gerektiği zaman üzerindekileri değiştirmekle yetindi. Eşya almadı, eşya tamir ettirmedi, belki de bir tek mobilya mağazasına girmedi. Pasaport almadı, karı almadı, karı boşamadı, kimseyi gebe bırakmadı, resmi dairelere girip çıkmadı... Her şeyi hiçbir şey, hiçbir şeyi her şey olarak yaşadı... Hayalet Oğuz: yaşamını bir sanat yapıtı haline getirebilmiş ender insanlardan biri...
Oğuz İstanbul'da yaşadı. Oğuz bir dönemi yaşadı. İncecikti. Çeviriler yaptı, şiirler yazdı, dünyayı ve çevresini izledi. Hiçbir zaman bir evi, tek bir sandalyesi bile olmadı, Arkadaşlarının evinde kaldı. Birlikte yaşadığı insanlar hep övgüyle andılar onu... Üzerinde daima bir kitap bulundururdu. Kitaplığı olmadı ama güçlü bir belleği oldu. Bir bavulu bile yoktu, gerektiği zaman üzerindekileri değiştirmekle yetindi. Eşya almadı, eşya tamir ettirmedi, belki de bir tek mobilya mağazasına girmedi. Pasaport almadı, karı almadı, karı boşamadı, kimseyi gebe bırakmadı, resmi dairelere girip çıkmadı... Her şeyi hiçbir şey, hiçbir şeyi her şey olarak yaşadı... Hayalet Oğuz: yaşamını bir sanat yapıtı haline getirebilmiş ender insanlardan biri...
Hayalet Oğuz'u bilmeliyiz. Su gibi okunan bir yaşam öyküsü.
“Listenin Dibindeki Ozan
Hüseyin Cöntürk, günün ozanlarını değerlendiren bir eleştiri yayınlamıştı bir dergide. Bu eleştiri de en iyiler, en yetenekliler, geleceği en parlak olanlar, orta değerde olanlar, işe yaramazlar, iflah olmazlar gibi bir sıralama yapıyordu. Bu sıralamanın en dibine ise Hayalet Oğuz'u koymuştu. O dönemde Balıkpazarı'na sık sık giden Yüksel Arslan nasılsa bu dergiyi bulmuştu bir yerden. Ömer Uluç'a bu dergiyi gösterirken kıs kıs gülüyordu. Hayalet'i kızdıracak bir konu çıkmıştı böylece.. Her akşam olduğu gibi içerlerken Hayalet Oğuz çıkageldi. Ona Hüseyin Cöntürk'ün ozanlar sıralamasını okumaya başladılar. Sıralama ortaya geldiğinde Hayalet memnundu ve katılıyordu eleştirmenin değerlendirmelerine. Ama sıralamanın en sonunda Hayalet Oğuz'un âdı çıkınca kıpkırmızı oldu ve müthiş bir küfür savurarak dergiyi aldı baktı ve ondan sonra parçaladı. Hayalet Oğuz'un bu eleştirmen üzerindeki küfürleri yerli yersiz her yerde ve her toplulukta sürdü gitti. Yüksel Arslan'la Ömer Uluç da Hayalet'i kızdırmak istedikleri an bu yazıyı anımsatmakla yetindiler ve yüzüne karşı kahkahalarla güldüler.”
(Sezer Duru-Orhan Duru, O Pera’daki Hayalet)
Kelebek
Demirtaş Ceyhun, Hayalet Oğuz'un toprağa verildiği gün mezara konulan çiçeklerin üzerinde ortaya çıkan bir kelebekten söz ediyor ve şunları söylüyor:
"Yaşamının temel amacı, yazarlar, çizerler, düşünürler arasında, üstelik onları eleştirerek, çokça da küçümseyerek, çekiştirerek yaşamaktı. Tıpkı bir kelebek gibi... Her çevreye girer çıkardı, herkesi tanırdı. Haber taşırdı. Ve kültür dünyamızı öylesine renklendirirdi ki... Doyum olmaz. İstanbul'u İstanbul yapan kelebeklerden biri."
(Sezer Duru-Orhan Duru, O Pera’daki Hayalet)
“Hilmi Yavuz'da İstanbul Yazılan kitabında "Mutti ve Hayalet" başlıklı bölümde Tezer Özlü ile Hayalet Oğuz'dan söz ediyor.
"Oğuz'la benim de dostluğum olmuştur. Sıskalığı ve dudaklarına yapışık cigarasıyla anımsıyorum onu. ipince bir oğlan – ve hep öyle kaldı!
Koltuğunun altında taşıdığı Ingilizce-Türkçe Sözlük'ten daha inceydi bedeni. O sözlük, Oğuz'un yastığı da olmuştur çoğu geceler."
(Sezer Duru-Orhan Duru, O Pera’daki Hayalet)
“Gül bakalım, gül gül, son gülen iyi güler! diye kesik kesik ıslıklar çıkaran kahkahasını sürdürdü Oğuz. Hayatı, hayatını, yaptıramadığı çürük dişlerini, göremediği ve göremeyecek olduğu ailesini, değiştiremediği ve değiştiremeyeceğini bildiği düzeni protesto eden bir gülüş...”
(Sezer Duru-Orhan Duru, O Pera’daki Hayalet)
"Hayalet Oğuz, her şeyi hiçbir şey, hiçbir şeyi de her şey olarakyaşadı.. Üç ad var elimizde: Hayalet Oğuz, Oğuz Halûk ve Oğuz Alplaçin. Hangisiydi bunlardan ve hangi kimliği gerçekti? Bana öyle geliyor ki, edinmesi mümkün olabilecek 'herhangi bir kimliği edinmemek için çalıştı.” Ahmet Oktay
(Sezer Duru-Orhan Duru, O Pera’daki Hayalet)
— Ödenecekler ödendi bu yaşama
demişti Hayalet
kanayan bir yaraya dönüştürdüğü gözlerini
yumarak Panayot'un tezgâhında.
"Bu alım satım dünyasında" demişti
"bir ötekinin yurtsuzu herkes
evimi sırtımda gezdiriyorum bu yüzden."
Alayın da acıdan kaynaklandığını
ondan öğrendim ben...
Kara Bir Zamana Alınlık
CEVAT ÇAPAN
"Sonra Hayalet Oğuz belirirdi
Mandrake ve Maskeli Süvari'yle kolkola,
cebinde açık saçık resimler."
Sevda Yaratan
“Oğuz Halûk, Gizli Çekmece adlı kitabımda yer alan yazımda belirttiğim gibi, kadınlarla hiç ilgisinin bulunmadığının sanıldığı anda âşık oldu. Orada yazmadım, burada da anmıyorum adını sevgilisinin. Çünkü insanlar artık geçmişlerinden nedense utanır ya korkar oldular. Oğuz, bir geçmişe sahip olmadığı gibi bir geleceğe de sahip olamadı. Hal'de yaşadı.
Ama bir nokta çok önemli: Zamanmın hazlarıyla mayışmış olarak değil, halden tiksinerek. O hali üretenlerden tiksinerek. Bilmem, günümüzün kuşakları bu marjinali değerlendirebilecek bir donanıma sahip mi? Onlar "koy versin gitsin" diyorlar, Oğuz ise "batsın gitsin" diyor. Ahmet Oktay
(Sezer Duru-Orhan Duru, O Pera’daki Hayalet)
Oğuz'un Şiirleri
Ömer Uluç, Hayalet Oğuz'un şiirlerini şöyle irdeliyor:
"Oğuz önceleri Orhan Veli çizgisinde, yani birinci yeni şiirler yazdı. Cahit Irgat ve Metin Eloğlu ile yakın arkadaştı. Onlar da Orhan Veli hayranı olduğu için, ilk şiirleri bu doğrultudadır. Daha sonraları, biz arkadaş olduğumuzda İkinci Yeni akımı başlamıştı. Oğuz epeyce direndi bu akıma. Ama sonra dayanamadı. O da kapıldı bu yeni oluşuma."
(Sezer Duru-Orhan Duru, O Pera’daki Hayalet)
Oğuz'un özellikleri vardır. Örneğin hiç evi olmamıştır. Hep bir yerlerde konuk olarak kalır. Oğuz'un evde kaldığını hiç hissetmezsin. Kaldığı odayı her zaman tertemiz bırakır. Hayatında valiz taşıdığını da görmedim. Bir çantası vardı ve omuzuna asardı o kadar. Her zaman şık ve özenli giyinirdi. Onu hiçbir gün pasaklı bir halde görmedim. Evet evde kaldığı sürece hiçbir rahatsızlık hissetmezsin ama ayrıldığı
zaman yokluğunu duyarsın. Böyle bir adamdı Oğuz. Bir ayaklı kütüphaneydi. Müthiş geniş bir kültürü vardı. Ben Oğuz'dan çok şey aldım ve çok bilgilendim. Burhan Tckinliğ
(Sezer Duru-Orhan Duru, O Pera’daki Hayalet)
d e l i s in ir
Yetersizlik diyorum
Aşk yetersizdir alkol yetersiz
İş yetersiz oyun yetersiz
Bıçak çekse de kalem tutsa da
Sağ el yetersizdir diyorum
Sol el yetersiz
Nokta yetersizdir çizgi yetersiz
Yetersiziz efendim
Yetersizsiniz
Yetersiz
J. Prevert'den
Seçilmiş Hikâyeler Dergisi, Temmuz 1955
Karton Cilt, 161 sayfa
Şubat2011 tarihinde, Yapı Kredi Yayınları tarafından yayınlandı