Zübeyr b. Bekkar der ki: Bana amcam şöyle anlattı:Basralı birisi, Medineli arkadaşına misafir oldu. Ancak bir türlü gitmek bilmiyordu. Ev sahibi, hanımına: Sabah olunca, misafire kaç arşın uzaklığa atlayabildiğini soracağım. Önce ben eşikten dışarıya atlayacağım. O da atlar atlamaz sen kapıyı kaparsın, dedi. Sabah oldu ve misafire: Uzun atlaman, sıçraman nasıl ey Ebû Filan? diye sordu. Misafiri: İyi dedi. Ev sahibi, evin içinden dışarıya doğru 4-5 arşın atladı. Sonra misafire: Bir de sen atla, dedi. Misafir evin içine doğru sadece iki arşın atladı. Ev sahibi: Ben 4-5 arşın uzaklığa atladığım halde, sen sadece iki arşın uzaklığa atladın deyince, misafir: Evin içine doğru iki arşın, dışına doğru dört arşından daha hayırlıdır, dedi.
Zübeyr b. Bekkar der ki: Bana amcam şöyle anlattı:Basralı birisi, Medineli arkadaşına misafir oldu. Ancak bir türlü gitmek bilmiyordu. Ev sahibi, hanımına: Sabah olunca, misafire kaç arşın uzaklığa atlayabildiğini soracağım. Önce ben eşikten dışarıya atlayacağım. O da atlar atlamaz sen kapıyı kaparsın, dedi. Sabah oldu ve misafire: Uzun atlaman, sıçraman nasıl ey Ebû Filan? diye sordu. Misafiri: İyi dedi. Ev sahibi, evin içinden dışarıya doğru 4-5 arşın atladı. Sonra misafire: Bir de sen atla, dedi. Misafir evin içine doğru sadece iki arşın atladı. Ev sahibi: Ben 4-5 arşın uzaklığa atladığım halde, sen sadece iki arşın uzaklığa atladın deyince, misafir: Evin içine doğru iki arşın, dışına doğru dört arşından daha hayırlıdır, dedi.