Ölümsüz Adagiolar, titiz olduğu kadar başarılı bir çevirmenin müzikten sinemaya, ilişkilerden maskelere, havaalanlarından doktor muayenehanelerine, Afrikadan Çine, yaşamdan ölüme... hayata bakışını yansıtıyor; uzun ve yorucu çeviri mesailerinde bilenmiş bir Türkçe ve yılların birikimiyle zenginleşmiş deneyimin bileşkesi denemelerle! TADIMLIKÖlümsüz AdagiolarSiyah üstüne kırmızı biraz şarap rengine kaçan doğalla stilize arası bir gül; yapraklarının kenarları koyu siyahla belirlenmiş. Gül ü çağrıştırmaktan, üstelik kabaca çağrıştırmaktan öte hiçbir anlamı yok. Aslında, hiçbir simge, gülün simgesi kadar nesnesine uzak değildir: öylesine çok çeşitli anlamları olan bir nesnedir ki gül, bir simgesi olamaz, kendisi bir simgedir sanki; böylece gül, bir nesnenin değil, bir simgenin simgesidir, denebilir, belki de. Gülün yerini, ne gülün adı tutar, ne gülün fotoğrafı ya da resmi. Kimbilir, belki de kurutulmuş bir gül dışında. CDnin kapağındaki gül ise, fotoğrafla kitsch arası bir yere sıkışıp kalmış, her an fotoğraf sınırını aşıp kitsch alanına giriverecekmiş gibi. CD kutusunun dörtgenliğine hapsolmuş, camsıplastik kapağın altında olanca parlaklığıyla sırıtıyor, orasına burasına vuran çiğ mi çiğ bir ışıkla. Özenli gene biraz stilize, ama daha az kitsch bir elyazısıyla, Ölümsüz Adagiolar diye yazılı gül resminin tam üstünde. İçeriğini unutturacak kadar ticari bir metaya dönüşmüş olan kare kutuyu, üstündeki gül resminin olanca iticiliğine karşın, elimi uzatıp alıyorum, adagiolara tutkunluğumun karşıkonulmaz dürtüsüyle. Üstelik tümü de Beethoven adagioları. Onun piyano sonatlarından seçilmiş adagiolar. Dahası, piyanoda, o çalışını çok sevdiğim John OConner .
Ölümsüz Adagiolar, titiz olduğu kadar başarılı bir çevirmenin müzikten sinemaya, ilişkilerden maskelere, havaalanlarından doktor muayenehanelerine, Afrikadan Çine, yaşamdan ölüme... hayata bakışını yansıtıyor; uzun ve yorucu çeviri mesailerinde bilenmiş bir Türkçe ve yılların birikimiyle zenginleşmiş deneyimin bileşkesi denemelerle! TADIMLIKÖlümsüz AdagiolarSiyah üstüne kırmızı biraz şarap rengine kaçan doğalla stilize arası bir gül; yapraklarının kenarları koyu siyahla belirlenmiş. Gül ü çağrıştırmaktan, üstelik kabaca çağrıştırmaktan öte hiçbir anlamı yok. Aslında, hiçbir simge, gülün simgesi kadar nesnesine uzak değildir: öylesine çok çeşitli anlamları olan bir nesnedir ki gül, bir simgesi olamaz, kendisi bir simgedir sanki; böylece gül, bir nesnenin değil, bir simgenin simgesidir, denebilir, belki de. Gülün yerini, ne gülün adı tutar, ne gülün fotoğrafı ya da resmi. Kimbilir, belki de kurutulmuş bir gül dışında. CDnin kapağındaki gül ise, fotoğrafla kitsch arası bir yere sıkışıp kalmış, her an fotoğraf sınırını aşıp kitsch alanına giriverecekmiş gibi. CD kutusunun dörtgenliğine hapsolmuş, camsıplastik kapağın altında olanca parlaklığıyla sırıtıyor, orasına burasına vuran çiğ mi çiğ bir ışıkla. Özenli gene biraz stilize, ama daha az kitsch bir elyazısıyla, Ölümsüz Adagiolar diye yazılı gül resminin tam üstünde. İçeriğini unutturacak kadar ticari bir metaya dönüşmüş olan kare kutuyu, üstündeki gül resminin olanca iticiliğine karşın, elimi uzatıp alıyorum, adagiola... tümünü göster