Geçmişim, anahtarı temsil ediyordu, bulanık işaretler onu okunabilir gibi gösteriyorlardı, muazzam okumaya bir şekilde başlamam gerekiyordu fakat anlamamı birden aydınlatacak hiçbir yıldız, kendini göstermiyordu. Hayatımın dizilerinin (sesler ve dokunuşlar, bulutlar ve şehirler, gülmeler ve solucanlarla dolu toprak) yatay veya dikey, soldan sağa veya sağdan sola doğru okunup okunmadıklarını veya çocukluğumun boustrophedon'unda ileri ve geri yürümem gerekip gerekmediğini, resimlerden oluşan veya fonetik bir yazı olup olmadığını, bir yazı olup olmadığını bilmiyordum Her bir sayfanın filigranında, tek bir nabızda çarpan, paragrafları sulandıran mavi ve kırmızı damarcıklardan oluşan bir dokuma görüyordun... Çünkü parşömen bir şehidin daha yeni sıyrılmış derisi gibi canlıydı ve mürekkep ile kan içinde yüzüyordu. Fakat benim derimde yazılı veya orada, göğsümün meme uçları arasına dövme yaptırılmış şey, benim için şimdilik tamamen belirsizdi. Romanya'nın yaşayan en büyük yazarı kabul edilen Mircea Cartarescu, Nobel Edebiyat Ödülü'nün de en kuvvetli adayları arasında gösteriliyor. Orbitor ise Cartarescu'nun başyapıtı, onun Nobel'e uzanacağını müjdeleyen olağanüstü bir anlatı. Çevrildiği ülkelerde de büyük ses getiren üç ciltlik bu nehir romanında rüyalar, sanrılar, puslu anılar eşliğinde Romanya tarihinde mistik bir yolculuğa çıkarıyor okuru. Tuhaf bir aile, gezgin bir sirk, zombi orduları, gizli polisler, Amerikan savaş pilotları, New Orleans yeraltı cazcıları ve totaliter bir rejim dolaşıyor anlatıcının düşlerinde. Çizdiği savaş, cinsiyet, ölüm ve yıkım tablosu Salvador Dali'nin düş âlemini andırıyor. Ama bu düş âlemi aynı zamanda tanıdığımız bir dünyanın yansıması. Orbitor romanında güçlü ve özgün sesi, edebiyat tadı veren üslubu ve şiirsel diliyle görkemli bir katedral inşa ediyor Cartarescu.
Geçmişim, anahtarı temsil ediyordu, bulanık işaretler onu okunabilir gibi gösteriyorlardı, muazzam okumaya bir şekilde başlamam gerekiyordu fakat anlamamı birden aydınlatacak hiçbir yıldız, kendini göstermiyordu. Hayatımın dizilerinin (sesler ve dokunuşlar, bulutlar ve şehirler, gülmeler ve solucanlarla dolu toprak) yatay veya dikey, soldan sağa veya sağdan sola doğru okunup okunmadıklarını veya çocukluğumun boustrophedon'unda ileri ve geri yürümem gerekip gerekmediğini, resimlerden oluşan veya fonetik bir yazı olup olmadığını, bir yazı olup olmadığını bilmiyordum Her bir sayfanın filigranında, tek bir nabızda çarpan, paragrafları sulandıran mavi ve kırmızı damarcıklardan oluşan bir dokuma görüyordun... Çünkü parşömen bir şehidin daha yeni sıyrılmış derisi gibi canlıydı ve mürekkep ile kan içinde yüzüyordu. Fakat benim derimde yazılı veya orada, göğsümün meme uçları arasına dövme yaptırılmış şey, benim için şimdilik tamamen belirsizdi. Romanya'nın yaşayan en büyük yazarı kabul edilen Mircea Cartarescu, Nobel Edebiyat Ödülü'nün de en kuvvetli adayları arasında gösteriliyor. Orbitor ise Cartarescu'nun başyapıtı, onun Nobel'e uzanacağını müjdeleyen olağanüstü bir anlatı. Çevrildiği ülkelerde de büyük ses getiren üç ciltlik bu nehir romanında rüyalar, sanrılar, puslu anılar eşliğinde Romanya tarihinde mistik bir yolculuğa çıkarıyor okuru. Tuhaf bir aile, gezgin bir sirk, zombi orduları, gizli polisler, Amerikan savaş pilotları, New Orleans yeraltı cazcıl... tümünü göster
Ciltsiz, 464 sayfa
Ayrıntı Yayınları tarafından yayınlandı