XIX. yüzyıl, Osmanlı İmparatorluğu için, başta Şark Meselesinin yüzyılıdır. Şark meselesi denince de, 1774 (Küçük Kaynarca Antlaşması) ile 1923 (Lozan Antlaşması) arasında geçen olayların bütünü anlaşılır. Nedir tel nitelikleri bu olayların? Şu: Osmanlı İmparatolruğunun gitgide bölünüp parçalanışı ve Balkanlar Avrupası ile ta İran Körfezi ve Hint Okyanusuna değin, Doğu Akdeniz ve Güney Akdenizin kıyı ülkeleri üzerinde denetimlerini ya da nüfuzlarını kurmak amacıyla Avrupalı büyük devletler arasındaki rekabet!Osmanlılar, XIX, yüzyıl boyunca sürdürdükleri savaşların hemen hemen hepsini yitireceklerdir ve imparatoluk, topraklarının parça parça elinden çıktığını görecektir; öte yandan, kaynaklarının büyük bir bölümünün Batı ortaklıklarının denetimine geçmesi, ülkenin bağımlı hale gelmesine yol açacaktır.Bununla beraber, Osmanlı yöneticiler, yıkılışa karşı bir çare diyeidari, sosyal, siyasal ve kültürel alanda reformlara girişirler.I. Abdülhamitten başlayarak, sultanlar, Osmanlı Devletini yenileştirmeye ve her şeyden önce de, imparatorluğun sınırlarını koruyabilecek yetenekte bir ordu kurmaya çalışırlar. Bu yenileşme, Osmanlı dünyasının, Batılı teknik ve fikirlere açılışını da içermektedir. Ne var ki Avrupalı büyük devletlerin oyunu, kapsamını sınırlar bu reformların, imaparatorluk, Avrupanın hasta adamı olup, çıkar; Batılılar, bir an önce ölsün diye sabırsızlanıp duracaklardır...
XIX. yüzyıl, Osmanlı İmparatorluğu için, başta Şark Meselesinin yüzyılıdır. Şark meselesi denince de, 1774 (Küçük Kaynarca Antlaşması) ile 1923 (Lozan Antlaşması) arasında geçen olayların bütünü anlaşılır. Nedir tel nitelikleri bu olayların? Şu: Osmanlı İmparatolruğunun gitgide bölünüp parçalanışı ve Balkanlar Avrupası ile ta İran Körfezi ve Hint Okyanusuna değin, Doğu Akdeniz ve Güney Akdenizin kıyı ülkeleri üzerinde denetimlerini ya da nüfuzlarını kurmak amacıyla Avrupalı büyük devletler arasındaki rekabet!Osmanlılar, XIX, yüzyıl boyunca sürdürdükleri savaşların hemen hemen hepsini yitireceklerdir ve imparatoluk, topraklarının parça parça elinden çıktığını görecektir; öte yandan, kaynaklarının büyük bir bölümünün Batı ortaklıklarının denetimine geçmesi, ülkenin bağımlı hale gelmesine yol açacaktır.Bununla beraber, Osmanlı yöneticiler, yıkılışa karşı bir çare diyeidari, sosyal, siyasal ve kültürel alanda reformlara girişirler.I. Abdülhamitten başlayarak, sultanlar, Osmanlı Devletini yenileştirmeye ve her şeyden önce de, imparatorluğun sınırlarını koruyabilecek yetenekte bir ordu kurmaya çalışırlar. Bu yenileşme, Osmanlı dünyasının, Batılı teknik ve fikirlere açılışını da içermektedir. Ne var ki Avrupalı büyük devletlerin oyunu, kapsamını sınırlar bu reformların, imaparatorluk, Avrupanın hasta adamı olup, çıkar; Batılılar, bir an önce ölsün diye sabırsızlanıp duracaklardır...