Bu ülkenin aydını olmak gibi ağır bir sorumluluk var sırtımda. Asırlar boyunca haksızlıklara uğramış bir toplumun ve boynu bükük durmak zorunda bırakılmış bir neslin mensubu olarak -kimse kusura bakmasm-incelediğim nesneye bir avuç kükürte bakar gibi bakamam. Üstelik de mensubu olduğum medeniyet, yeryüzü yağmacılarına karşı şerefli bir direnişi gerçekleştirmiş ve bu süreçte hem dışarıdan, hem de bizzat kendi evlatları tarafından haksızlıklara uğramışsa bu konudaki tarafsızlığımın objektiflik anlamına gelmeyeceğini, gelemeyeceğini söylemek zorundayım. Cemil Meriç, Ben bu mazlum medeniyetin sesi olmak istiyorum demişti. Ben de, bu kitapta, mazlum bir tarihin sesi olmak istedim. Okul kitaplarından tutun da sözde Osmanlıyı savunmak amacıyla yazılmış ideolojik kitaplara kadar itilen, kakılan, reddedilen, yeterince anlama çabası gösterilmeden mahkûm ediliveren ve sürekli kolaycı şablonlara göre yargılanan Osmanlı tarihinin bütün bu ideolojik ve siyasi boyalar döküldükten sonra görünecek olan gerçek dokusundan bazı kesitler çıkartmaya çalıştım. Yeniçeri Ocağına atılan güllelerin gerçekte Osmanlı toplumunun tam kalbine düştüğünden başlayan ve Osmanlı gerilemesi diye bir şeyin olup olmadığına varan, yahut Padişahlar güler miydi? sorusundan yola çıkan ve kapitülasyonların iyi bir şey olduğuna dayanan pek çok aykırı görüşün dile getirilmesinin sebebi bu aslında. Bize gösterilmek istenilen tarihin perde arkasındaki yüzünü seçme ve bir yerde inşa etme çabası benimki.
Bu ülkenin aydını olmak gibi ağır bir sorumluluk var sırtımda. Asırlar boyunca haksızlıklara uğramış bir toplumun ve boynu bükük durmak zorunda bırakılmış bir neslin mensubu olarak -kimse kusura bakmasm-incelediğim nesneye bir avuç kükürte bakar gibi bakamam. Üstelik de mensubu olduğum medeniyet, yeryüzü yağmacılarına karşı şerefli bir direnişi gerçekleştirmiş ve bu süreçte hem dışarıdan, hem de bizzat kendi evlatları tarafından haksızlıklara uğramışsa bu konudaki tarafsızlığımın objektiflik anlamına gelmeyeceğini, gelemeyeceğini söylemek zorundayım. Cemil Meriç, Ben bu mazlum medeniyetin sesi olmak istiyorum demişti. Ben de, bu kitapta, mazlum bir tarihin sesi olmak istedim. Okul kitaplarından tutun da sözde Osmanlıyı savunmak amacıyla yazılmış ideolojik kitaplara kadar itilen, kakılan, reddedilen, yeterince anlama çabası gösterilmeden mahkûm ediliveren ve sürekli kolaycı şablonlara göre yargılanan Osmanlı tarihinin bütün bu ideolojik ve siyasi boyalar döküldükten sonra görünecek olan gerçek dokusundan bazı kesitler çıkartmaya çalıştım. Yeniçeri Ocağına atılan güllelerin gerçekte Osmanlı toplumunun tam kalbine düştüğünden başlayan ve Osmanlı gerilemesi diye bir şeyin olup olmadığına varan, yahut Padişahlar güler miydi? sorusundan yola çıkan ve kapitülasyonların iyi bir şey olduğuna dayanan pek çok aykırı görüşün dile getirilmesinin sebebi bu aslında. Bize gösterilmek istenilen tarihin perde arkasındaki yüzünü seçme ve bir yerde inşa etme çabası benimki.
Tarihe bambaşka bir açında bakmamı sağlayan kitap oldu.
340 sayfa